Pandemik Eşitsizlik
TÜİK Haziran 2019 işgücü istatistiklerinde, 9 milyon 107 bin kadın istihdamda yer alırken, Haziran 2020’de istihdam edilen kadın sayısı 8 milyon 312 bine düşmüş.
Yani 795 bin kadın istihdamdan çıkmış ve artık çalışmıyor.
Geçtiğimiz günlerde İK profesyonelleri ile beraber “Özel Sektörde Fırsat Eşitliğini” tartıştığımız Kagider’in Dijital Sohbetleri bu verilerle başladı.
Birleşmiş Milletler’in dünyayı insanlar, gezegen ve refah açısından daha iyi bir yer haline getirmek için hazırladığı 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Ajandası’ndaki 17 hedeften birini “eşitsizliklerin azaltılması” oluşturuyor.
Bununla beraber bu hedef doğrultusunda yıllar içerisinde kat ettiğimiz ilerlemeyi pandemi sürecinde kaybetme riskiyle karşı karşıyayız. Pandemi tüm toplumda ve ekonomide derin yaralar açarken, toplumun en hassas ve kırılgan kesimlerine yönelik eşitsizlikleri çok daha derinleştiriyor ve görünür kılıyor.
Bu yazıda kadınların ve ülkemizin, dünyamızın geleceği çocukların ve gençlerin pandemiyle beraber gelen süreci nasıl göğüslediğini ele almak istiyorum.
GÖLGE PANDEMİ
Geçtiğimiz yirmi otuz yılda dünyanın cinsiyet eşitliği yolunda kat ettiği sınırlı fakat değerli ilerleme hızla çözülmeye başladı. BM’nin Covid-19’un kadınlar üzerindeki etkisini inceleyen bir araştırma bunu “gölge pandemi” olarak isimlendiriyor.
Karantinada insanlar evlere kapanınca artan aile içi şiddet olaylarının en fazla kadınları etkilemesi, çoğunluğu güvencesiz, kayıtdışı, düşük ücretli işlerde çalışan kadınların işlerini kaybetmesi, ezici çoğunluğu kadın olan hemşirelerin omuzlandığı riskler ve yine halihazırda çoğunlukla kadınların üstlenmek zorunda kaldığı çocuk ve yaşlı bakımı gibi ücretsiz bakım işlerinin hızla artması...
BM raporunda, gelişmekte olan ülkelerde gayriresmi işlerin yüzde 70’ini kadınların üstlendiğini ve ekonomik belirsizlik dönemlerinde ilk ortadan kalkan işlerin ise gayriresmi işler olduğu belirtiliyor. Yine Covid-19’dan en çok etkilenen seyahat, turizm gibi sektörlerin de yüksek oranlarda kadın istihdam ettiğinin altı çiziliyor. Görünen o ki pandeminin sosyal ve ekonomik bedelini orantısız şekilde kadınlar ödüyor.
Liberya’da patlak veren geçmişteki ebola krizinin sonuçlarına baktığımızda da en fazla istihdam ve geçim kaybına uğrayanların kadınlar olduğu görülüyor. Erkeklerin ekonomik faaliyetleri, sonrasında kriz öncesi durumuna dönerken, kadınların geçim kaynaklarına ve ekonomik güvencelerine kavuşması çok daha uzun sürmüş.
1 YILDA 55 YILLIK GERİLEME
Onlarca yıl cinsiyet eşitsizliği problemini tartıştık, bu sorunun farkına varmaya çalıştık. Rakamlarda sonuç verecek aksiyonları uygulamaya başlamıştık ki Covid-19 ile beraber yıllardır arşınlamaya çalıştığımız yolda geri gitmeye başladık. Dünyadaki hiçbir ülke cinsiyet eşitliği sorununu ortadan kaldırmış değil. Fakat son hesaplamalara göre 2019 ile 2020 arasında ekonomik eşitlikte cinsiyet uçurumunu kapamaya 55 yıl daha eklendi. Yani ekonomik alanda cinsiyet eşitliğinden 257 yıl uzakta olduğumuz tahmin ediliyor.
AİLE İÇİ ŞİDDET TIRMANIYOR
UN Women’ın koronavirüs döneminde kadına yönelik şiddete ilişkin hazırladığı rapora göre dünyanın çeşitli ülkelerinde aile içi şiddet yüzde 20-30 oranında artmış durumda. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun raporlarına baktığımızda Türkiye’deki durumu daha net bir şekilde kavrıyoruz. İstanbul'da Mart 2020'de ev içi şiddet vakaları Mart 2019'a kıyasla yüzde 38,2'lik artış gösterdi.
Şiddete uğrayan kadınların virüs bulaşma riskinden dolayı hastanelere gidip darp raporu almaktan çekindiği belirtiliyor. Geçtiğimiz Mart ayı verilerine göre sokağa çıkmamama çağrılarının yapıldığı dönemde 829 kadın cinayeti işlendi ve 9 kadın şüpheli şekillerde ölü bulundu. Acı gerçek şu ki bu kadınlardan 9’u evli oldukları erkek, 5’i birlikte oldukları erkek, 4’ü tanıdık/akraba, 2’si eskiden evli olduğu erkek, 2’si oğlu, 1’i babası, 1’i eskiden birlikte olduğu erkek, 1’i ise kardeşi tarafından öldürülmüş.
Bu durum özellikle evlerimizden çıkmaya çekindiğimiz salgın sürecinde sosyal ve ekonomik yardımlar kadar kadınları en yakın çevresinden ve şiddetten koruyacak mekanizmaların geliştirilmesi gerektiğini gözler önüne seriyor.
EĞİTİMDE FIRSAT EŞİTSİZLİĞİ
Pandemiyle beraber başlayan uzaktan eğitim, internet, bilgisayar gibi teknolojiye erişimi olmayan bir kesimin eğitime erişimini tümden kısıtlarken, eğitime erişimdeki fırsat eşitsizliklerini de derinleştirdi. Uzaktan erişim konusunda, öğrencilerin yüzde 60’ının bu süreçte online eğitim sistemlerine giriş dahi yapmadığı belirtiliyor.
Teknolojik erişimin yanı sıra sorgulanması gereken diğer konular, uzaktan öğrenme ne derece gerçekleşiyor, sunulan eğitim içerikleri ne kadar yeterli, öğrenci tarafından ne kadar izleniyor, ebeveynler ne kadar öğrenme desteği sunabiliyor? Bunun dışında özel eğitime gereksinim duyan, anadili Türkçe olmayan, göçmen, mevsimlik işçi ve sığınmacı ailelerin çocukları uzaktan eğitimden ne derece faydalanabiliyor?
Biz Borusan olarak bu dönemde gerçekleştirdiğimiz Askıda Eğitim Var kampanyasıyla, binlerce öğrencinin gereksinimlerini karşıladık, bu şekilde eğitim alanında toplumsal dayanışmaya elimizden geldiğince destek olduk. Fakat çok açık ki dezavantajlı/eşitsiz koşullarda yaşayan tüm sosyal gruplara erişmek için çok daha kapsayıcı, sorunlara geçici değil derin sistemsel çözümler getiren çalışmaların yapılması, sosyal politikaların geliştirilmesi gerekiyor. Yoksa kayıp bir neslin yetişmesinden endişe ediyorum.
Eşitliğe dair yüreğinizi karartan bir tablo ortaya koymuş olabilirim. Fakat tarihçi Walter Scheidel’in ilginç bir tespitine de yer vermek istiyorum. Eşitsizliğin tarihi üzerine The Great Leveller isimli kitabı yazan Scheidel, tarihte ekonomik eşitisizliklerin en fazla savaş, devrim, ulusların çöküşü ve doğal afetler gibi felaketler sonucunda büyük oranda ve etkin bir şekilde azaldığını belirtiyor. Scheidel, “mahşerin dört atlısı” dediği bu olaylar sonucu varlığın yeniden dağıtılmasına yönelik mekanizmaların ortaya çıkışını inceliyor.
Ben de umuyorum ki bu dönemde kazandığımız öğrenimler ve yeniden kurduğumuz mekanizmalarla toplumun tüm kesimleri, özellikle dezavantajlı gruplar için daha aydınlık ve eşit bir gelecek inşa ederek, bu süreçten yüzümüzün akıyla çıkarız.
Psikolog, Eğitmen, Danışman, Yönetici Ortak
4yÇok etkileyici makaleniz için teşekkür ederim. Görünmez engelleri ancak sorgulayarak, konuşarak fark edebiliyoruz. Pandeminin bedelini her alanda kadınlar çok daha ağır ödüyor ve çok da gündeme gelmiyor. Profesyonel yaşama ilk adım attığımda görünmez engel olarak ilk fark ettiğim cinsiyet eşitsizliğiydi. Yüzdelerle ne kadar çok kadın çalıştığı ifade edilen kurumun üst yönetiminde tek bir kadın yoktu. Engelleri net olarak görebildiğimizde aşabilmek kimi zaman daha kolay olabiliyor, görünmez engeller, “mış” gibi yaklaşımlar hem engellerin ağırlaşmasına, hem de farkındalık sağlanmadığında kadınların yaşamlarını vicdan azapları ile geçirmelerine neden oluyor.