PYGMALION ETKİSİ
Pygmalion etkisi, diğer insanların bizim hakkımızdaki düşüncelerinin performansımızı etkilediğini öne sürer. Bu kavram 1963 yılında Almanya da Robert Rosenthol tarafından yapılan bir deneyle ortaya çıkmıştır.
Deneye göre bir grup öğrenci iki gruba ayrılarak iki öğretmene üstün zekalı olanlar ve olmayanlar olarak ayrılıyor. Üstün zekalı denilen çocuklar öğretmenleri tarafından öyle biliniyor. Yıl sonunda yapılan test sonucunda üstün zekalı olarak ayrılan çocukların daha da ilerleme kaydettiği gözüküyor. Çünkü öğretmenlerin çocuklar üzerindeki düşünceleri ve tutumları çocukların potansiyellerinin ortaya çıkmasına sebep oluyor. Öğretmenler çocukları başarılı gördükleri için tolerans gösteriyor ve daha fazla öğrenme malzemesi sunarak daha çok öğrenme fırsatları yaratıyor. İşte bu örnekteki gibi iş hayatında, ikili ilişkilerde de genel olarak önyargılarımız gerçeğe dönüşüyor. Kadın erkeği sürekli sıkıştırırsa karşı tarafa aldatan erkek rolü biçerse, ilerde adam aldatma yolunu seçebiliyor. Ya da patronlar çalışanının potansiyelini fark ederse, kişinin gelişimi için daha çok iş vererek kendini geliştirmesi için daha çok fırsat yaratıyor.
Pygmalion etkisinin tam tersi de Golem etkisi olarak biliniyor. Bu kavrama göre de öğretmen öğrencisinin daha az potansiyele sahip olduğunu düşünürse daha az iletişim kuruyor ve kendini geliştirmesi için daha az fırsat veriyor.
Pygmalion etkisinde olumlu beklentileri olan kişi özgüveni yüksek, empati kurabilen ve sabırlı bir kişiyken , Golem etkisinde de kişinin coşkusu ve beklentisi düşüktür. Başarıları görmezden gelen, iletişim açısından başarısız kişilerdir.
Psikolog Beyhan Budak bu konuyla ilgili; “Her tanıştığımız insanla sıfır önyargı ile başlamalıyız. Etrafımızdaki insanlara şikayet ediyorsak şikayet eden insanlar bulacağız. Eğer kendine olumsuz yaklaşıyorsan olumsuz insana dönüşeceksin. Başarı tek bir çizgi üzerinden gitmez. Başarı, başarıya giden yolda harcadığımız emek – çabadır.” diyerek ifade ediyor.