Takımlar Akışırken
Geçtiğimiz günlerde 5.’si yayınlanan Business Agility Report’a göre şirketlerin çeviklik yolculuğunda en çok zorlandıkları konular arasında değişime direnç, liderlik yetkinliği, uygun olmayan pratikler ve süreçler, uygun olmayan organizasyonel yapı, çalışan yetkinliklerinin duruma hazır olmaması, vb konular var. Aslında bu konular yıllardır odadaki fil gibi duran fakat bir şekilde ‘idare edilen’ konular olarak hayatını sürdürüyordu. Ancak hem birçok şirketin çevik çalışmayı benimsemesiyle Scaling (Ölçekleme) ihtiyacı daha da büyüdü hem de pandemi, sessiz istifa, büyük istifa, vb kavramlar hayatımıza girdiğinden beri bu kadar dinamik bir dünyaya bu kadar statik yapıların ne kadar da oturmadığı çok daha net görüldü.
Statik yapılardan kastım; yıllarca ihtiyaç değişmeyecekmişçesine kurgulanan ya da popüler olduğu için ihtiyacı karşılıyor mu karşılamıyor mu diye çok ölçülüp biçilmeden kopyalanan modeller ya da sözüm ona ‘framework’ler. Evet bunlar bir miktar işinize yaramış olabilir, eskisine göre daha iyi durumda olabilirsiniz tabii ki ama bu, o günün şartlarında sizi korudu ve maalesef ki acı gerçek; bırakın 5 yıl öncesini, 1 sene öncesinde tasarlanmış bir yapı bile artık geçerliliğini korumuyor olabilir.
Dinamik bir dünyaya statik bir yapıyla cevap veremezsiniz.
Her gün bir başka çalışan istifa ederken, takım değiştirmek ya da farklı alanları deneyimlemek isterken sadece yeni insanlar işe almaya çalışmak; evi su basarken sürekli kovayla, bezle ortalığı toparlamaya çalışmak gibi bir şey. Oysaki boru patlamış. Vanayı kapatmanız, duvarı yıkmanız, boruları tekrar döşemeniz, duvarı tekrar inşa etmeniz gerekiyor. Temelde bir sıkıntı var. Bunu görmezden gelebileceğimiz, bir şekilde idare edebileceğimiz günleri geçtik maalesef. İşte tam da bu yüzden; Network (Ağ) Organizasyonlar artık tabir-i caizse ‘istek değil ihtiyaç’.
Network Organizasyon nedir?
Network Organizasyon; küçük takımlardan oluşan, her takımın kendi içinde otonom olduğu fakat organizasyonun hedeflerine bir bütünün parçası olarak katkı sağladığı dinamik yapı olarak düşünebiliriz. Organizasyonu büyük bir ağ, her takımı da bu ağın bir noktası olarak kabul edebilirsiniz. Aynen bir internet ağı gibi; bu takımlar birbiriyle etkileşip kendi yerel ağını oluşturuyor;
Network organizasyonunun güzel bir örneği Haier olarak gösterilebilir:
LinkedIn tarafından öneriliyor
Burada aklınıza “takımları nasıl kuracağız?” gibi bir soru geliyorsa yalnız değilsiniz. Fluid (Akışkan) Takımlar, yine çok da yeni olmayan ve fakat ihtiyacı sonuna kadar hissedilmeye yeni yeni başlanan bir kavram.
Fluid (Akışkan) Takımlar
Akışkan takımlar 3 temel unsur üzerine kuruluyor; hedefler, prensipler ve insanlar. Ulaşılması gereken hedeflerin, liderler tarafından verilip kişilerin (prensipler doğrultusunda) kendi takımlarını kendilerinin kurmalarını sağladıkları sistem olarak tanımlanabilir. Bir Tribe yapısı örneğinden gidecek olursak; takımlar artık yok ama ürünler hala var, hedefler hala var. Tribe’daki kişilere hedefler veriliyor, bu hedeflere göre Sprint bazlı takım kurmaları isteniyor ve Sprint sonunda Review+Retro yapıldıktan sonra aynı süreç tekrar işletiliyor. Sabit bir takım yok, ihtiyaca göre katılımcıları sürekli değişen takımlar var. Tabii ben bunu her anlatışımda gelen ilk soru sizin de aklınıza gelmiştir mutlaka; “Ya insanlar sadece belirli işleri alırsa? Ya hep aynı kişilere belli işler kalırsa?”. Cevap; prensipler. Takımları kurarken belirlenen prensipler ve takımlar arası anlaşmalar burada belirleyici rol oynuyor. Örneğin; “Takımları kurarken işlerin en az %20’si teknik borç çözme olmalı, her takımda en fazla 2 tester olabilir, vb” prensipler konulduğunda kolektif bir sorumlulukla, herkesin istediği kişilerle istediği şekilde çalışması sağlanmış oluyor.
Artıları neler?
Eksi olarak gördüğüm tek şey uzun planlamalar diyebilirim ki o zaten var dediğinizi duyar gibiyim:)
İlk adımda buraya gitmek çok zor gibi görünse de akışkan takımları da kendi aralarında derecelendirerek ilerleyebiliriz; tamamen akışkan, yarı akışkan, belirli oranda akışkan, sabit, vb... Yani takımlar kurulurken belli rollerin/kişilerin sabit olması eğer organizasyonunuzun ihtiyacını daha iyi karşılayacaksa bu da güzel bir seçenek olarak önümüzde mevcut. Yeter ki ihtiyacımızı bilelim, içinde bulunduğumuz ekosistemi tüm şeffaflığıyla görelim ve buna göre uyumlanalım.
Özetle; Scaling değil Descaling konuşmamız gereken bir dünyadayız ve bu dünyaya eski donanımımızla uyum sağlayamıyoruz. Aslına bakarsanız içinde bulunduğumuz ekosistem artık bizi belirli bir oranda akışkan olmaya zaten itiyor. Hiçbir takım aynı hedefleriyle, aynı üyeleriyle sonsuza kadar var olamıyor. Dinamik dünya, dinamik bir organizasyon gerektiriyor ve ne güzel ki bunun da çaresi var. O duvar yıkılacak, o borular tekrar döşenecek ki biz de evde huzurla oturabilelim:)
Agile Coach & Trainer CSM, CSPO, Certified Agile Leader
2yEllerine sağlık çok güzel aydınlatıcı bir yazi olmuş 👍👏👏