Volcker Kuralı ve Türk Bankalarına Etkisi
2007 yılından sonra ABD’de yaşanan finansal kriz sonrasında, too big to fail olgusunu ortadan kaldırmada izlenecek yöntemler ve sistemik öneme sahip kuruluşları güvenli bir şekilde sistemin dışına çıkarabilecek politikalar oluşturulması gündeme gelmiş ve Dodd-Frank yasasının 619. Maddesinde yer alan Volcker Kuralı bu amaca yönelik önemli bir araç olarak belirlenmiştir.
Volcker kuralında öngörülen temel saik, bankacılık faaliyetleri ile yatırım bankacılığı faaliyetlerinin ayrıştırılmasıdır. Bir diğer ifadeyle, bankaların mevduat toplama faaliyetlerinin, kurumun sermaye piyasası faaliyetlerinden (spekülatif amaçlı alım-satım işlemleri, halka arz işlemleri vb.) izole edilmesidir. Bu kapsamda bankaların, devlet garantisinde mevduat toplama işlemlerini diğer riskli faaliyetlerden ayırarak, yatırım bankacılığı ve mevduat bankacılığı arasındaki risk paylaşımının engellenmesi amaçlanmıştır.
Söz konusu düzenlemeye giren kuruluşlar;
- ABD Bankaları ve Banka Sahibi Holding Şirketleri
- ABD’de şubesi, acentesi olan Yabancı Bankalar (Foreign banking organizations –FBOs- that operate a branch/agency or commercial lending company in the US)
- Yukarıda sayılan kurumların iştirakleri, (Affiliates of these entities -US and foreign-)
Türkiye’de mukim bankalarının ana ortaklarının ABD’de kontrol ettiği bir banka söz konusu olduğu takdirde Türk bankaları da anılan düzenleme kapsamına girecektir.
Zira ilgili düzenlemelerde yer alan «Foreign Banking Operation’s Affiliate» kavramı şu şekilde açıklanmıştır:
- Affiliate of a foreign bank or of a parent of a foreign bank: means any company that controls, is controlled by, or is under common control with, the foreign bank or the parent of the foreign bank
Yukarıda tanımda geçen «control» kavramının kapsamı ise;
«Any affiliate or subsidiary where a banking entity has a 25% or more “control” or “ability to influence” determined by:
- 25% of direct or indirect ownership 25% Voting Rights
- 25% of combine ownership and voting rights components»
Bu kapsamda ülkemizde 7-8 bankanın Volcker kuralından etkileneceği söylenebilir. Genel olarak Volcker kuralı ihtiyatlı düzenlemeler ortaya koysa da, yurtdışındaki bankalar için önemli istisnalar söz konusudur. İsterseniz önce ABD’de genel olarak Volcker kuralıyla getirilen sınırlamalara göz atalım. Ardından Türk bankalarının durumuna değinelim. ABD’de mukim bankaların kendi portföyü İşlemleri ve Serbest Yatırım Fonu/Girişim Sermayesi Yatırımlarına ilişkin sınırlamalar getirilmiştir. Kendi portföylerine ilişkin olarak,
Belirli istisnalar dışında kendi portföylerine 60 günden kısa vadeli gelir amaçlı (spekülatif) alım satım işlemleri yapamayacaklardır. Banka portföyü işlemleri, kısa vadeli fiyat hareketlerinden gelir elde etme amacıyla yapılan her türlü menkul kıymet, türev ürün, vadeli emtia sözleşmeleri ile opsiyon işlemlerini kapsamaktadır.
Volcker kuralına göre izin verilen, bu kuralın dışında kalan banka portföyü faaliyetleri aşağıdaki gibi özetlenebilmektedir.
- Kamu menkul kıymetleri işlemleri
- Piyasa yapıcılığı ve yüklenim işlemleri (müşteri veya karşı tarafın kısa vadeli taleplerini aşmamak kaydıyla),
- Riskten korunmak için yapılan işlemler.
Serbest Yatırım Fonu ve Girişim Sermayesi Yatırımlarına yönelik olarak aşağıdaki sınırlamalar getirilmiştir.
Volcker kuralında bankaların serbest yatırım fonu ve girişim sermayesi fonu edinmesi ya da bu araçlara yatırım yapması yasaklanmıştır. Benzer şekilde, bankaların bu araçlara destekçi (sponsor) olmasına da izin verilmemiştir.
Destekçi (sponsor) kavramı bankanın;
- Fona ortak olması, yönetim kurulunda temsil edilmesi,
- Fon yönetiminde kontrol gücüne (çalışanları, yöneticileri vb. belirleme ve seçme yetkisi) sahip olması,
- Fonla kurumsal pazarlama, promosyon ya da başka amaçlarla aynı ya da benzer ismi taşıması
şeklinde tanımlanmıştır.
Bankaların işlemlerini yukarıda özetlenen sınırlara uygun olarak yerine getirmeleri gerekmektedir. Söz konusu sınırlara uyulup uyulmadığına dair uyum politika ve prosedürleri oluşturulmalı ve bazı raporlama yükümlülüklerinin yerine getirilmesi gerekmektedir.
Kapsam Dışında Kalan veya İzin Verilen Faaliyetler:
- Kredi
- Emtia işlemeleri (spot)
- FX işlemleri (spot)
- Repo-ters repo
- Menkul kıymet ödünç işlemleri
- Likidite yönetimi amacıyla yapılan işlemler (Bu işlemler likidite yönetim programı çerçevesinde detaylı olarak dokümante edilmelidir.)
- US ve yabancı devlet tahvil/bonoları (bazı durumlarda)
- Belirli risk azaltıcı hedge işlemleri
- Piyasa yapıcılığı ve yüklenim işlemleri (müşteri veya karşı tarafın kısa vadeli taleplerini aşmamak kaydıyla),
- Müşteri işlemleri (Bankanın risk üstlenmemesi şartıyla)
Bahsettiğim üzere hâkim ortağın ABD’de kontrol ettiği bankası olması durumunda Türk bankaları için sınırlı da olsa yükümlülükler söz konusudur. Bu yükümlülükler;
- Bankanın alım-satım portföyünde yer alan işlemleri analiz edilerek düzenleme kapsamında belirlenen limitlere göre, «uyum programı oluşturma», «raporlama» gibi yükümlülükleri söz konusudur. Bu yükümlülükler ve içeriği ((i)solo / konsolide (ii) sadece aktif / aktif ve pasif kalemler birlikte (iii) sadece U.S. / U.S. ve U.S dışı dahil) olarak üç çerçevede değerlendirilmelidir.
- Belirlenecek kapsama göre, iş akış ve prosedürler güncellenmeli, gerekmesi durumunda uyum programı oluşturulmalıdır. Ayrıca, gerçekleştirilecek işlemlerin dokümantasyonu hazırlanmalıdır.
- Belirlenen kapsama göre, veri-bilgi transferi, finansal kurumlarla mevcut sözleşmelerin güncellenmesi gibi konuların gündeme gelmesi söz konusu olabilir.
- İşlem yapılamayacak veya belirli kısıtlar dahilinde işlem yapılabilecek kurumlar varsa (Örneğin, ABD mukimi finansal kurumlar veya ABD’de faaliyet gösteren yabancı finansal kurumlar gibi), bu kurumlar, işlem türleri veya işlem limitleri belirlenmelidir.
İşlem yapılan karşı kurumun ABD’de kurulu olması veya ABD’de kurulu olmasa da, ABD’de iştiraki / şubesi bulunması durumunda, düzenlemeye tabi olacaktır. Bu kapsama giren karşı kurum, eğer düzenlemenin getirdiği kuralların dışına çıkarsa veya raporlama vb. yükümlülüklerini yerine getirmezse idari yaptırımlarla karşılaşabilecektir. Türkiye’de mukim bankaların, yükümlülüklerini yerine getirmeyen karşı kurumlarla yapacağı işlemlerin geçerliliğinin tehlikeye girip girmeyeceği, karşı kurumun Bankalarımıza karşı yükümlülüklerini yerine getirememesi gibi sonuçların doğup doğmayacağı ve Bankalarımızın bu durumlara karşı kendini koruması amacıyla mevcut sözleşmelerde değişikliğe gidilip gidilmemesi gerektiğine dair değerlendirme yapılması gerekmektedir.
Uyum programı oluşturulup oluşturulmamasına göre aşağıdaki kısıtlama söz konusu olacaktır.
- Uyum Programı Oluşturulması Gerekmiyor: Volcker Kuralı ile tanımlanan işlemleri (yasaklanan ve istisna tutulan tüm işlemler dahil - US devlet tahvilleri dışında-) yapmamaları durumunda, bankaların Uyum Programı hazırlamalarına gerek yoktur. Bununla birlikte, bankaların bu kapsama giren işlemlerinin olmadığını tespit etmeleri gerekmektedir.
- Basitleştirilmiş Uyum Programı: Raporlama yılından önceki 2 takvim yılı için, 31 Aralık bilançosunda Volcker Kuralı ile tanımlanan işlemler (izin verilen ve yabancı kurumlar için istisna tutulan işlemler dışında) aktiflerde 10 milyar USD ve altında bir tutardaysa (bu tutar konsolide bazda hesaplanmalıdır), mevcut uyum politika ve prosedürlerine Volcker Kuralı’nın gerekliliklerine yer verilmesi yeterlidir.
- Standart Uyum Programı: Yukarıda sayılanlar kapsamına girmeyen bankalar Volcker Kuralı için ayrı bir Uyum Programı hazırlamalıdır.
Bu program minimum olarak şu konuları kapsamalıdır;
- Yazılı politika ve prosedürler
- İç kontrol sistemleri
- Yönetim çerçevesi
- Bağımsız test ve denetimler
- Eğitim
- Kayıtlar
- Genişletilmiş Uyum Programı: Raporlama yükümlülüğü olan veya, bir önceki takvim yılında 50 milyar USD üzerinde US aktife sahip ABD’de kurulu yabancı banka (hesaplamaya bu bankanın ABD’deki iştiraklerinin US aktifleri de dahil edilir ancak US dışındaki kurumlar kapsam dışındadır) veya Yetkili Otorite tarafından yükümlü tutulan bankalar yukarıda belirtilen 6 ayaklı uyum prosedürünün yanında, ek yükümlülükleri de yerine getirmelidir.
- Raporlama Gerekliliği: Raporlama gereği belirli kısıta göre belirlenmektedir. Bankalar aşağıdaki kısıta göre değerlendirmesini yapabilir.
«In the case of a foreign banking entity, if the average gross sum of the trading assets and liabilities of the combined U.S. operations of the foreign banking entity (including all subsidiaries, affiliates, branches and agencies of the foreign banking entity operating, located or organized in the United States and excluding trading assets and liabilities involving obligations of or guaranteed by the United States or any agency of the United States) is;
- $50 billion or more, reporting is beginning on June 30, 2014;
- $25 - $50 billion, reporting is beginning on April 30, 2016;
- $10 - $25 billion, reporting is beginning on December 31, 2016;
- less than $10 billion: No requirement for reporting.»