ABD’nin Dış Ticaret ve Rezerv Para Üzerine Yeni Hamleleri
Donald Trump, 2025 yılında göreve başlayarak ekonomide sert ticaret politikalarını yeniden gündeme getirmeye hazırlanıyor. Yeni dönemde açıkladığı kararlar, ABD’nin ticaret yapısını ve uluslararası para sistemini derinden etkileyebilecek nitelikte. Kendi düşüncelerimle bu konuyu değerlendirmek isterim.
Trump’ın son haftalarda gündeme getirdiği en önemli adımlardan biri, Çin, Kanada ve Meksika’ya uygulanacak kapsamlı gümrük vergileri. Örneğin, Çin’den gelen ürünlere %10, Kanada ve Meksika’dan gelenlere %25 ek vergi uygulanması planlanıyor. Bu durum yalnızca ticaret akışını değil, ABD’deki tüketici fiyatlarını ve enflasyonu da doğrudan etkileyecektir. Özellikle ABD’nin bu ülkelerle hem ithalat hem de ihracatta güçlü bir ilişki içinde olduğunu düşündüğümüzde, bu tür kararların uzun vadeli etkileri ciddi olabilir.
Trump’ın bu kararlarının arkasında, ABD’nin ticaret açığını kapatma ve istihdamı artırma isteği var. Meksika ve Çin, ABD’nin en büyük ticaret açığı verdiği ülkeler. Bu açığın ülke ekonomisinde işsizlik ve katma değer kaybına neden olduğunu düşünen Trump, gümrük vergilerini artırarak yerli üretimi desteklemeyi hedefliyor. Ancak bu politikaların, komşu ülkelerle kurulan düşük taşıma maliyetli ticaret ilişkilerini de zayıflatma riski taşıdığı açık.
Trump’ın ikinci önemli politikası ise ABD dolarının küresel rezerv para konumunu koruma çabası. BRICS ülkelerine yönelik sert açıklamaları, bu ülkelerin uluslararası ticarette dolara alternatif bir rezerv para yaratma girişimlerini önlemeye yönelik. Trump’ın ifadesiyle, bu tür bir girişime destek veren ülkeler, %100 gümrük tarifeleriyle karşı karşıya kalabilir. ABD’nin bu konudaki hassasiyeti, rezerv para statüsünden elde edilen senyoraj gelirinin kaybedilmesi endişesinden kaynaklanıyor.
LinkedIn tarafından öneriliyor
ABD, dünya döviz rezervlerinin %58,22’sini oluşturan doları elinde bulundururken, Çin’in bu rezervler içindeki payı yalnızca %4,25. Bu, ABD’nin uluslararası para sistemindeki hâkimiyetini gösteriyor. Üstelik bu hâkimiyet yalnızca ekonomik güçle değil, aynı zamanda siyasi ve askeri üstünlükle destekleniyor. Örneğin, 2023 yılında ABD’nin askeri harcamaları 915 milyar dolar iken, Çin’in 296 milyar dolar seviyesindeydi.
Trump’ın rezerv para statüsünü koruma konusundaki tutumu, ABD’nin dünya ekonomik sistemindeki liderliğini devam ettirme isteğiyle örtüşüyor. Ancak bu politikaların ticaret savaşlarını derinleştireceği ve küresel iş birliğini zorlaştıracağı da bir gerçek.
Sonuç olarak, Trump’ın izleyeceği bu politikalar hem ABD ekonomisi hem de küresel ticaret sistemi için dönüştürücü etkiler yaratabilir. Bu dönüşümü dikkatle takip etmeli, özellikle uluslararası ticaret ve finans alanında bu tür dinamiklerin ne gibi fırsatlar ve riskler doğuracağını analiz etmeliyiz.