Bir Şeyi Çok İstersen Olur mu? Eleştirel Düşünme İle Karar Kalitenizi Artırın!
Bir şeyi çok istersen olur mu sence?
Çevremde bu soruya evet diye cevap veren çok kişi var. Ben ise bu "evet" cevabına biraz eleştirel yaklaşmak istiyorum.
Bu yüzden öncelikle iki şeyi birbirinden ayıralım mı?
Birincisi, hedef koymak, kendini istediğin şey için zihinsel ve psikolojik olarak hazırlamak, yaşamını buna göre düzenlemek, bu istediğin şey için yapman gereken her şeyi yapmak. Bu bana göre bir şeyi gerçekten çok istemektir ve olmasını istediğin şeyin olma olasılığını çok artırsa da yine de sana bağımlı ya da senden bağımsız başka faktörler nedeniyle gerçekleşmeyebilir.
İkincisi, bir şeyi çok istedim ve bunun olacağına inandım, olacakmış gibi davrandım demek. Örneğin araba almayı çok istiyordum ve alacağıma çok inandım ve istediğim arabayı alacak param olmamasına rağmen arabayı aldığımda çıkmak istediğim tatil için gittim kendime bir tane port bagaj aldım. Ve ne oldu biliyor musun? Yeni başladığım şirket bana tam da o istediğim o arabadan verdi. Üstelik tatiller için de kullanmamıza izin veriliyor! İşte bu istemenin gücü!
Öyle mi acaba?
Böyle durumlar duyduğundan eminim. Hatta belki sen de buna benzer bir şey yaşamışsındır. İlham verici ve kendini iyi hissettiren bir şey bu. Ama gerçekte olan şey nedir?
Bir şeyi çok isteyip onun olacağına inandığında, zihinsel olarak, tercihler yaparken, kararlar verirken bu isteme halinin üzerimizde bir etkisi olacağına inanıyorum. Yukarıdaki örneğe bakarsak, iş ya da şirket seçiminde şirket arabası opsiyonunun daha iş başvurusu aşamasında bile bilinçli ya da bilinç dışı bir etkisi olması çok olası.
Benzer başka olası açıklamalar yapılabilir ancak dikkat çekmek istediğim konu, bu tür durumların, duruma dair açıklamaların ve sonuçların genellenebilir şeyler olmadığı. Tam da burada eleştirel düşünce ve eleştirel sorular devreye giriyor.
Mesela şunu soralım: Acaba, bu şekilde bir şeyi çok isteyip olacağına inanarak olacakmış gibi davranan kişilerin kaçta kaçı bu şekilde istediğine kavuşmuştur? "Aynı şartlarda, aynı şekilde düşünen ve davranan 1000 kişi incelendi ve yüzde 70'inde istedi şeyin gerçekleştiği görüldü" diyen bir araştırma olsaydı buna inanmamız daha olası olurdu. İstatistik biliminin ne söylediği bir yana, ne yalan söyleyeyim ben yüzde 20 için bile buna inanabilir ve bunu bir yöntem olarak kullanabilirdim.
İşin aslı şu ki bu tür durumlarda "kümeleme illüzyonu" gibi bilişsel önyargılar devreye giriyor. Size birkaç örnek vereyim:
LinkedIn tarafından öneriliyor
- Hayatımız boyunca binlerce rüya görüyoruz ve bunlardan bir kaçı ile ilgili başımıza bir şey geldiğinde bunu rüyamızın çıkmasına yoruyoruz.
- Gün içinde onlarca kişiyi farkında olarak ya da olmadan aklımızdan geçiriyoruz ve bazen günlerce bunların hiçbirine rastlamıyoruz ancak bunlardan birinde aklımızdan geçirdiğimiz insanlardan birine rastladığımızda buna anlamlar yüklüyoruz.
- Bir arkadaşımızı bir ay içinde farkında olarak ya da olmayarak onlarca kez düşünüyoruz ancak bunlardan birinde o arkadaşımız bizi aradığında ya da onunla yolda karşılaştığımızda bunun özel bir anlamı olduğunu varsayıyoruz.
Benzer pek çok durum sayılabilir. Bunlar istatistik olarak anlamlı olmasa da yine de bu tür durumları çok kolay genelliyoruz. Hele de dinlemesi ve anlatması keyifli hikayelere dönüştüğünde bu tür deneyimleri kural haline getirmemiz daha olası hale geliyor.
Açıkçası bu tür genellemelerle ilgili bir sorunum yok. İnsanın kendini iyi hissetmesine neden olabilir, dinlemesi keyifli hikayeler ortaya çıkabilir. Ancak ve ancak;
Özetle pek çok bilişsel önyargı ile dolu olduğumuz için eleştirel düşünme ile karar kalitemizi artırabiliriz.
Bu arada bu konuda yazmayı çok istiyordum. Gerçi istediğim detayda olmadı ama yine de yazdım ve çok istediğim bir şey oldu 😊
Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda? Sizinle bu konu hakkında konuşmayı çok istiyorum. Hatta bu satırları yazarken, bu yazının altında derin bir tartışma döneceğine çok inanıyorum. Bakalım olacak mı? 😊
#eleştireldüşünme #merak #birömüryaratıcılık #birömüröğrenme #öğrenmebilimi
Mezun
1yHerkesin bir hayali var...Çok gitmek istediği bir üniversiteyi çok isteyip kazanıp okuyan ya da hiç beklemiyorken gerçekten güzel bir puanı elde eden de var. Bu konu dediğiniz gibi bence de eleştirel bir konu. Gönül isterdi ki tevekkülle beraber isteyip de kazanalım.☺️ Sonuç olarak: Vermeyi istemeseydi, istemeyi vermezdi.. Ben buna inanıyorum..
İnsanların içsel sistemlerinden başlayan dönüşümlerine yardım ediyorum. Yönetici Koçu | Genos Duygusal Zeka Uygulayıcısı | Eğitmen | NLP Master Uygulayıcı
2yMerakla okudum. Çok akan bir yazıydı. İyi hissettirdi. Neden iyi hissettim diye düşündüm; sanırım çok istesek de olmayabiliyor olmasının bizim ne kadar iyi niyetle istememizle ilgisi yok. Gerekli şartların oluşmaması ya da kısmet olmamamıyla ilgiidi olabilir. Çok isteyip olmayan şeyler konusunda içime su serptin😀teşekkürler Ömür Doğan
Management || Finance
2yİstekliliği , lazım ile karıştırmamak önemli diye düşünüyorum öncelikle. Lazımların içerisinde başkalarının bize yüklediği beklentiler vardır zira. Bir şeyi çok istemek , ama neyi? Huzur, mutluluk, sevgi, adalet gibi amaçları mı? Yoksa para, kariyer, iyi bir ev, zaman, eğitim gibi araçları mı? Araçlar ile amaçlar yer değiştirdiğinde, ki ;günümüzde olan bu, isteklere ulaşmak zordur. İsteklilikte güçlü bir niyet, odak ve zihniyet vardır. İstediğin amaç ise olur, araç ise olamayabilir derim. Yine yandı beyinler sevgili Ömür Doğan 🤔💐
Quality Control & Assurance | Bioengineer
2yMerhaba Ömür Bey, ben bu konuda şöyle düşünüyorum. Beynimiz çok kompleks bir varlık olmasına rağmen bir bakıma çok da ilkel... Bilinçaltımızda hiç farkında olmadığımız inanışlarımız, kalıplarımız ve önyargılarımız var ve bu sebeple de konfor alanından çıkmak herkesin yapabildiği bir şey değil. Çünkü beyniniz size 'bu kadarıyla yetin, başına iş çıkarma' derken siz 'hayır yeni bir şeyler deneyeceğim, kimler kimler yapmış ben de yapabilirim' diyorsunuz ve işte tam bu noktada istediğiniz şeyin olacağına inanıp bilinçaltınızdaki o kalıpları yıkmış bulunuyorsunuz. Peki bu neden bu kadar önemli? Çünkü böylece o amaç uğruna çalışırken beyniniz bunun nasıl mümkün olacağını veya karşılaşabileceğiniz kötü ihtimalleri hesaplamak yerine sadece işine odaklanıyor. Ulaşmak istediği o hedefi için neler yapması gerektiğine odaklanıyor. Aynı zamanda zihni bu konuya açık olduğu için çevresinde olan biteni değerlendirme biçimi de değişiyor. Örneğin araba satın almak gibi bir düşüncemiz yoksa ÖTV zammı ile veya X firmasındaki indirimlerle ilgilenmeyiz. Sanırım algıda seçicilik de denilebilir buna. Sizin eleştirel yaklaşımınıza da sonuna kadar katıldığımı belirtmek isterim. Hiçbir aksiyon almadan sadece durup istemek, kendimizi kandırmak olur...
HR - L&D Professional / Prosci® Change Management Practitioner
2ySevgili Ömür ben de 'bir seyi cok istersen olur'culardanim 😊 Ancak henuz bu cok istedigim seylerin 'lutfen olsun' dedigimde oldugunu hatırlamıyorum, kesin fazlasiyla cabalamisimdir. Zaten cok istedigin sey icin cabalamiyorsan cok da istiyor sayilmazsin sanki, degil mi😊