DEĞİŞİM İÇİN GEREKEN ANA PSİKOLOJİ: STOCKDALE PARADOKSU
Türkiye ve Dünya’da ki gelişmelerin yanı sıra teknolojik gelişmeler de şirketlerin iş yapış şekillerini hızlıca sorgulamalarına sebep oluyor. Ancak bazı şirketler bu değişim sürecinde yeni dünya düzenine uyum sağlama ve daha da karlı bir şirket olma hayalini kurarken henüz temel süreçlerini bile oturtmadıklarından hızlıca yıkım yaşıyorlar.
Stockdale Paradoksu da değişim sürecindeki şirketlerin alması gereken 2 önemli dersi içeriyor. Gelin bu paradoksa yakından bakalım. Stockdale Paradoksu, acı gerçeklerle şikâyet etmeden yüzleşirken aynı anda ve o anki zorluklara karşı sonucun mükemmel olacağına dair inancın hep var olduğu ikileme verilen ad. Paradoksun ismi, Vietnam savaşının en hararetli günlerinde “Hanoi Hilton” adı verilen savaş esirleri kampında kalan en yüksek rütbeli ABD subayı olan Amiral Jim Stockdale’e atfen verilmiş. Kampta esir olarak kaldığı 8 yıl boyunca yirmiden fazla işkence gören Stockdale savaş esirlerine verilen haklardan hiç yararlanamamış ve bir de üstüne kamptaki askerleri komuta etmek gibi bir yük verilmiş. Bu görevi sırasında esirlerin içinde bulunduğu tecrit atmosferini engellemek için esirlerin duvara vurarak birbirleriyle anlaşmalarını sağlayan bir sistem kurmuş. Öyle ki artık esirler sessiz anlar olarak belirlenen zamanlarda bile kendi aralarında rahatça sohbet edebilir hale gelmişler.
Bu süreçle nasıl başa çıktığı sorulduğunda, serbest bırakıldıktan sonra yazdığı In Love and War kitabında da yazdığı gibi “Asla inancımı kaybetmedim” diye özetleyecekti. Kamptan sağ çıkamayanlar ise iyimserler olmuştu. Çünkü onlar; “Noel’e kadar kurtuluruz diyorlardı ama olmuyordu. Paskalya’yı hedefliyorlar ama bu da olmuyordu. Sonra Şükran günü ve sonra yine Noel.. Sonunda hayal kırıklığı içinde ölüp gidiyorlardı. İçinde bulundukları acı gerçekleri asla kabul etmediklerinden içinde bulundukları durumdan kurtulacak disiplini de geliştirememişlerdi.
Değişim sürecindeki şirketler de bu paradoksun işaret ettiği iki psikolojiyi yönetmek zorundalar.
1- İçinde bulunduğunuz acı gerçekleri kabul etmek: Taşı kaldırıp altında rahatsız edici şeyleri gördüğünüzde taşı yerine koyup gidebilirsiniz ya da orada göreceklerinizden korkacağınızı bilseniz bile “Benim işim bu taşları kaldırıp altına bakmaktır” diyebilirsiniz. Acı gerçeklerle dürüst bir biçimde yüzleşirseniz ve sebatla işe koyulursanız değişim sürecinde ihtiyaç duyacağınız kararlar kendiliğinden gelecektir. Bu ortamın yaratılması çalışanların söylediklerinin duyulduğu ve gerçeklerin işitildiği bir kültür yaratmakla mümkün olabilir. Bu yolla şirketin sinyal veren finansallarına ve erozyona uğrayan kültürüne karşı iyimser kalma çabalarınız sonuçsuz kalacaktır.
2- Bundan sonra ihtiyaç duyacağınız şey ise değişimin sonucunda yaratmak istediğiniz şirketin gerçekleşeceğine dair inancınızın tam olmasıdır.
Tabii ki bu iki unsur tüm değişim sürecini yürütmek ve sonlandırmak için yeteli değildir. Bunlar başlangıç için gereklidir. Sonrasında ise Jim Collins’in son zamanların en çok satan kitabı “Good To Great Companies”’de anlattığı gibi büyük, zorlu ve cüretkâr hedefler (BZCH) oluşturmak ve bu yolda disiplinle ilerlemektir.
Hala nereden başlasam diye düşünüyorsanız, bütün cevapların sizde olmadığını ve tersine şirketin içinde bulunduğu gerçeği henüz cevapları bulacak ölçüde anlamamış olduğunuzu kabul edecek kadar alçak gönüllük gösterin ve en iyi cevapları bulmak için çalışanlarınıza ve yönetim ekibinize sorular yönelterek başlayın.