Haftanın Makalesi: İş Hayatında Hikayeleştirme Nedir?
Hikayeleştirme, çağımızın en önemli iletişim stratejilerinden birisi. Ancak, kavramın tam olarak anlaşılması için bir adım geriye çekilip geniş bir perspektiften bakmamız gerekiyor. “Storytelling” Türkçeye “hikaye anlatıcılığı” olarak çevriliyor. Ancak, burada kastedilen sadece hikâye anlatmak değil; bir olayı, durumu ya da bilgiyi, hikâye formatında anlatarak daha anlamlı, etkileyici ve akılda kalıcı hale getirmektir. Bu nedenle, bu kavramın “hikayeleştirme” şeklinde çevrilmesinin daha uygun olacağını düşünüyorum.
Günümüzde insanlar sadece bilgi veren değil, aynı zamanda onlarla duygusal bir bağ kurabilen mesajları önemsiyorlar. Hikayeleştirme tam da bu ihtiyaca hitap ediyor, bilgileri basit, anlaşılır, unutulmaz bir biçimde aktarıyor ve dinleyicilerle duygusal bir bağ kurarak mesajın etkisini arttırıyor.
Ben hikayeleştirmeyi dört temel sütun üzerine inşa ediyorum: Hikaye Algoritmaları, Metafor Sanatı, Retorik Teknikleri ve Sunum-Konuşma Mimarileri. Her bir sütun, hikayeleştirmenin gücünü ve potansiyelini en iyi şekilde kullanmanızı sağlıyor.
Bu sütunun temel referans noktası, Joseph Campbell’ın 1949 yılında yayınladığı “The Hero with a Thousand Faces” kitabıdır. Campbell bu kitabında insanlık tarihi boyunca bizlerin hayatlarına yön veren tüm hikayelerin aslında tek bir algoritma üzerine inşa edildiğini keşfetmiştir. İkinci olarak bu sütuna en önemli katkıyı İngiliz gazeteci ve araştırmacı Cristopher Booker yapmıştır. Booker, Carl Jung’un temel arketipler teorisini temel alarak 34 yılda tamamladığı “The Seven Basic Plot, Why We Tell Stories” kitabında antik çağların mitolojik hikayelerinden Hollywood filmlerine kadar tüm hikayelerin yedi temel kurgu üzerine kurulu olduğunu ifade eder. Bu sütunun yaratıcılarından bir diğer önemli isim ise hikâye anlatıcılığı konusunda global birçok marka ve lidere danışmanlık yapan Robert McKee’dir.
LinkedIn tarafından öneriliyor
Aristoteles, Poetika adlı eserinde iyi bir anlatının başlangıcı, ortası ve sonu olmalıdır diye yazdığında etkili bir sunumun temel yapısını da ortaya koymuş oldu. Dünyanın en tanınmış iletişim danışmanlarından biri olan Nancy Duarte uzun yıllar boyunca Martin Luther King, Steve Jobs, Eva Peron gibi birçok liderin konuşmalarını inceledi ve bu konuşmaların dinleyicilerde yankı uyandırmasını sağlayan ortak bir yapısı olduğunu keşfetti. Aynı şekilde Carmine Gallo “TED gibi Konuş” kitabında 100’den fazla TED konuşmasını çözümlemiş, bütün etkili sunumların ve konuşmaların benzer bir matematikle ilerlediğini bulmuştu.
Moleküler biyolog John Medina, “Brain Rules” kitabında görme duyusunun tüm duyulardan daha baskın olduğunu söylerken iş hayatında özellikle metafor kullanımının öneminden bahseder. Sadece bir şeyi diğerine benzeterek birçok bilgiyi bir veya iki cümle ile aktarabilirsiniz çünkü metaforlar rasyonel olan sol beyin yerine, duyusal olan sağ beyin tarafından algılanır ve dikkat çekici, hatırlanması kolay mesajlar haline gelir.
Retorik, güzel konuşma (hitabet) sanatı demektir. Hikâyeleştirmenin en önemli sütunlarından birisi olan retorik teknikleri 2500 senedir varlığını etkin bir şekilde sürdürüyor. Hatta yeni normalle birlikte iletişimimizin önemli bir kısmının dijital olarak sürdüğü bu günlerde etkili bir iletişimin yolu sözel faktörleri güçlendirmekten ve retorik tekniklerini kullanmaktan geçiyor.