İletişimin Renkleri

İletişimin Renkleri

İletişim bizim hayatımızın en önemli araçlarından biridir ve doğru şekilde kullanıldığında bizi iyileştiren ve dönüştüren etkiye sahiptir.

Fizyolojik olarak, iletişim için dile ve ses tellerine ihtiyaç duyarız. Bu sayede beyin ön bölgesinde oluşan düşünceleri seslendirerek kendimizi ifade edebiliriz. Ancak, anlamlı iletişim için sadece bu fiziksel unsurlar yeterli değildir; duyguların da kelimelerimize anlam katması gerekir.

İletişimin zenginliği, kültürler ötesi deyimlerde ve atasözlerinde de yankılanır "İnsanın fikri neyse dilinden dökülen de odur" , "Okumak mı görmek mi daha önemlidir?" gibi. Bu sözler, ifade için düşünce ve algının gerekli olduğunu, okuma ve gözlemin iletişim sanatında vazgeçilmez bir rol oynadığını vurgular.

İletişim literatürüne baktığımızda güncel hayatta konuşmamızın güçlenmesine destek veren sayısız makale ve araştırma metni karşımıza çıkmaktadır. Hepsinin amacı belirli bir çerçeve etrafında ‘doğru’ iletişim kanallarını kullanarak kendimizi nasıl ifade edeceğimizi anlatır. Ancak, iletişimi sadece kendimizi ifade etmekle sınırlı tutmak eksik bir yaklaşım olacaktır. İletişimin özünü, karşılıklı anlayış ile empati, ve bize iletilen mesajları anlama ve yargısız yorumlama kabiliyeti oluşturur.

Yakın zaman önce okuduğum ve yazarı Erin Meyer olan "Kültür Haritası (The Culture Map)" kitabı , iletişime kültürel bir perspektiften bakmamı sağladı.  2014 yılında yayımlanan kitap kültürlerin iletişim üzerindeki etkisinden bahsetmektedir. Kitap, kültürel farklılıkların küresel işletmelere, iletişime, liderlik anlayışına, karar verme mekanizmalarına, güven oluşturma ve anlaşma süreçlerine nasıl derinlemesine etki ettiğini inceleyen kapsamlı bir rehber niteliği taşımaktadır.

Kitap, yeryüzünde farklı kültürlerin varlığına dikkat çekerek her birinin farklı genetik iletişim kodları olduğunu pratik içgörüler ve örneklerle anlatmaktadır. Bu bağlamda giderek küreselleşen dünyaya uyum sağlamanın en önemli yeteneklerinden biri kültürel farklılıkları kabullenmek ve anlamak olduğunu vurgular.  

Bulunduğumuz ve yaşadığımız coğrafyalar, içine doğdumuz kültürler bizim iletişim biçimimizi derinden şekillendirir ve varlığımızın dokusuna sessizce, benzersiz özellikler katar.  

Meyer, kültürel çeşitliliği göz ardı ettiğimiz veya görmezden geldiğimizde, bakış açılarımızın daraldığını, ve bu durumun farkında olmadan çatışmalara yol açtığını aydınlatır.

Kitap aynı zamanda, kültürel farklılıkların bireyler arası iletişimde oluşturduğu dinamikleri de ele alır. Mesela batı kültürlerinde doğrudan ve açık iletişim yaygınken, doğu kültürlerinde ‘satır arası okumak’ daha yaygın kullanılan bir iletişim biçimi olduğunu güncel hayattan örnekler vererek destekler.

Kültürel farklılıklar anlayışımızı derinleştirirken, Meyer, bu farklılıkların bireyler arasındaki geribildirim ve eleştirilere, liderlik anlayışlarına, karar alma süreçlerine, güven unsuruna, anlaşmazlık ve çatışmalara olan yaklaşımlarına, zaman algısı ve yönetimine, ikna kabiliyeti ve argümanların yapısına kadar oluşmasını sağlayan unsurları önemli ölçüde etkilediğini göstermektedir.

Bu perspektiften bakıldığında, iletişim sadece bir araç olmakla kalmıyor bir felsefik bütünlüğü ve insanın kendisini yansıtan önemli bir yetenek unsuru olarak karşımıza çıkıyor.

Aslında tahmin ettiğimizden daha karmaşık ve bir o kadar da etkili olan bu görünmez sanat unsuru, birbirimize güven duymamızı sağlar ve bizleri tehditlere karşı da uyarır. 

Peter Drucker’ın dediği gibi “İletişimdeki en önemli şey söylenmemiş olanı duymaktır”!

Yorumları görmek veya yorum eklemek için oturum açın

Diğer görüntülenenler