MUTLULUK BİR SEÇİM!

MUTLULUK BİR SEÇİM!

MUTLULUĞUN TANIMI; FİLOZOFLAR, PSİKOLOGLAR, NÖROLOGLAR VE BİLİM İNSANLARI İÇİN HER DÖNEMDE FARKLILIK GÖSTERİYOR. ANCAK NASIL TANIMLARSAK TANIMLAYALIM KISACA, “HER BİREYİN SAHİP OLMAYI EN ÇOK İSTEDİĞİ DUYGU” OLDUĞUNU SÖYLEYEBİLİRİZ…

Pozitif Psikoloji mutluluğu ikiye ayırır: Hedonik (öznel iyi oluş) mutluluk ve Eudaimonik mutluluk (psikolojik iyi oluş). Hedonik mutluluk anlık hazlardan bahsederken Eudaimonik mutluluk ise erdemli ve anlamlı bir hayat sürmek anlamına gelir ve buna kişinin kendini gerçekleştirmesiyle erişilebilir. Her biri tartışmalı, üzerine kitaplarca dolusu konuşabileceğimiz konular. Genel görüş, Hedonik mutluluğun, ona çok kısa sürede adapte olduğumuz için bize sürdürülebilir bir iyi oluş getirmediği yönünde… Başımıza gelen olumlu durumlara (terfi almak, çok istediğimiz arabayı satın almak, üniversiteyi birincilikle bitirmek vb.) çok hızlı bir şekilde alışıyoruz. Oysa hayatımızı yaşama biçimimizi anlamlandırdığımız zaman mutluluk ve tatmin seviyemiz sürdürülebilir şekilde artıyor. Örneğin; yaptığı işi neden yaptığını bilmeyen ve kendi adına bir anlam yaratamayan çalışanlar, gelirleri ve koşulları iyileştiği halde işlerinden tatmin olmuyor. Aksine, yaptığı iş sosyal kabul ya da prestij gören bir iş olmasa bile, onu anlamlandırabilen, hem değerlerine hem de bütüne hizmet ettiğine inanan bir kişi işinden çok daha yüksek bir tatmin alıyor. Anlam yaratmak ise tamamen bakış açısı ile ilgili bir durum.

Bireysel olarak mutluluk seviyemizi arttırdığımızda bu doğal olarak hem sosyal hem de iş hayatımıza yansıyacaktır. Önemli olan mutluluğun da bir seçim olduğunu hatırlayarak, “eğer x, y ve z koşulları olursa mutlu olurdum,” şeklinde koşullandırmamak. Birçok danışanımızın, eğitim ve seminer katılımcılarımızın bize hayıflanarak sorduğu soruyu belki siz de soracaksınız: “Ne yani, mutlu olmak için de mi çaba sarf etmem gerek?” Cevabım değişmiyor: Tabii ki… Hayatta en güzel şeyler emekle geliyor ve mutluluğu seçmek için çaba göstermekten keyiflisi yok. Mutluluğun belli bir formülü ve bir hapı yok, ancak bilimsel olarak kanıtlanmış birçok pozitif psikoloji uygulaması mutluluğumuzu yani iyi oluş seviyemizi artırıyor. Bu uygulamaları hayata geçirmek ya da geçirmemek ise her birimiz için bir seçim.

MUTLULUK GENİ VAR MI?

Araştırmalar, mutluluğun yaklaşık %50 genetik, %10 demografik ve %40 ise kontrolümüzde olan faktörlere bağlı olduğunu söylüyor. Hepimizin halihazırda belli bir mutluluk başlangıç noktası var ve tıpkı yoga felsefesinde olduğu gibi kendi mutluluk seviyemiz başkalarının mutluluk seviyeleri ile kıyaslanamaz bir ölçüm. Mutluluğumuzun yarısına yakın bir kısmını kendimizin yarattığı bilimsel olarak ispatlanmış olduğuna göre mutluluk seviyemizi arttırmak istediğimizde pozitif psikoloji uygulamalarından yararlanmak mümkün. Önemli olan her bireyin özgün olduğunu hatırlayarak, her uygulamanın da bize iyi gelmeyebileceğini bilmek ve bize iyi gelenleri seçmek.

GEÇERLİLİĞİ KABUL EDİLMİŞ UYGULAMALAR

Bakış açımızı değiştirmek

“Kendiniz için benimsediğiniz görüş yaşamınızı sürdürme şeklinizi derinden etkiler.” Carol Dweck

Fazlasıyla sıcak bir İstanbul gününde bu yazıyı yazmadan önce birkaç kez 1+1 evimde tur attım. Canım istemiyordu, mızmızdım, mutluluğu değil denize atlamayı düşünmek istiyordum. Sonra kısa bir telkinle sevdiğim birkaç pozitif psikoloji kitabını karıştırmaya başladım; oradan Dr. Seuss çocuk kitaplarıma geçtim ve bilgisayarımın başına oturdum… Bir baktım yazmaya başlamışım ve içimde bir şeyler kıpır kıpır! Düşünmek, üretmek ve paylaşmak beni her zaman motive ediyor ve bitirdiğimde gurur ve keyif hissediyorum. Yine de her yeni işe başlamadan önce bunu kendime hatırlatmam gerekiyor. Velhasıl demem odur ki, çaba göstermeden mutlu olmak her zaman mümkün olmuyor. Çaba, mutluluğu sürdürülebilir kılan en önemli faktörlerden biri. Her sabah uyandığınızda koşullar ne olursa olsun gülerek güne başlayabilirsiniz. Bilimsel araştırmalar gülme eyleminin (yapay da olsa) beynimize mutluluk hormonu salgılattığını kanıtlıyor. Üstelik duygular bulaşıcı olduğu için gülümseyerek gerçekleştirdiğiniz her iletişimde bu duygu karşıdaki kişiye de biraz olsun yansıyor.

Minnettarlık

Her ne kadar tevekkül kültüründen gelsek de günlük hayatlarımızda şükretmeyi kadercilik başlığı altına süpürüp, aşağıladığımız çok oluyor. Oysa şükür, farkındalığı derinleştiren ve pozitif duyguları arttıran bir mucize adeta! Kendimize “hak” olarak gördüğümüz şeyler için perspektifimizi biraz değiştirdiğimizde şükretmemiz çok mümkün. Elektrikler kesildiğinde sıcak su olmamasını eleştirmekte hiç zorlanmıyoruz ama her gün duş alırken akan sıcak su için ne sıklıkla şükrediyoruz mesela? Şükür de algılarımızla ilgilidir ve her durumda şükredilecek bir şey bulmak mümkündür. Her günün sonunda o güne dair şükrettiklerinizi düşünmek, yazmak ya da paylaşmak pozitif duygularınızı artıracaktır.

Duyguları tanımlamak

Pozitif duygularımız arttığında ve negatif duygularımız azaldığında da mutlu hissederiz. Duygularımızın her biri bize bir mesaj veriyor ve her duygu durumsal olarak değerli ve faydalı. Duygularımızı tanımlamak için önce onları tanımamız gerekiyor. Bu da “Nasılsın?” sorusuna verdiğimiz yanıtların, “iyi, kötü, fena değil” cevapları dışında biraz daha çeşitlenmesi anlamına geliyor. Öncelikle duygu dağarcığımızı genişletmemiz gerek. Biz Limitsiz olarak, sırf buna hizmet eden ve 50 duygudan oluşan bir duygu kartları destesi tasarladık mesela. Aynı anda birden fazla duygu olabileceğini fark etmek de çok değerli. Bilim insanları, duygularımızın bedenimizde 45 sn ila 1 dk arasında kaldığını ve geçici olduğunu söylerler. Zaman zaman özellikle negatif duygularımızı kendi senaryolarımız üzerinden ve sürekli hatırlayarak yanımızda sürüklemeyi seçebiliyoruz. Evet, tüm yazı boyunca en çok kullandığım kelime yine geliyor: Duyguları yaşamak da bir SEÇİM!

Özellikle negatif bir duygu yaşadığımızda bu duyguyu ifade etmek, duygunun etkisini azaltıyor. Kızgın hissediyorum demek, kırmızı bir canavara dönüşerek ilkel bir şekilde bağırmaktan daha faydalı oluyor genellikle. Gün içinde farklı zamanlarda, “Şu an ne hissediyorum? Bu duygu bana ne söylüyor? Bu duyguyu geride bırakmak istiyorsam bana ne iyi gelir?” gibi sorularla kendinizi daha derinden tanıyabilirsiniz. Ayrıca hayatınızda daha fazla yaşatmak istediğiniz pozitif duyguları seçip, somut olarak neyin bu duyguyu sizde yarattığını belirleyebilirsiniz.

Üç iyi şey alıştırması

“Negatif sana çığlık atar ama pozitif sadece fısıldar.” Barbara Fredrickson.

Gün içinde yaşadığımız pozitifleri de görüp onları paylaşsaydık ne olurdu? Trafikte önümüze kıran şoförü anlatmaktansa bize yol vereni anlatsaydık mesela? “Ay o hiç olmuyor ki” dediğinizi duyar gibiyim. Bir önceki cümleyi okur okumaz verdiğiniz bu tepkiyi bir önyargı olarak kabul etsek ve devam etsek, olduğu zamanları hatırlıyor musunuz? Farkında mısınız? Mesela siz ne sıklıkla birilerine yol veriyor, metroda kendinizden daha yaşlı birine yer veriyor, sokaktaki bir çocuğa gülümsüyor, dolmuşa bindiğinizde ‘günaydın’ diyorsunuz? Değişim kendimizden ve karşılık beklemeden başlamalı. Çünkü değişme nedenimiz eninde sonunda kendi mutluluğumuz.

Pozitif Haber gazetesini ilk duyduğumda, dünyada tam da ihtiyacımız olan şey olduğunu düşünmüştüm. Gazete okumayı bırakmamın ve televizyonumu evden atmamın bir nedeni de (aşikâr başka nedenler dışında) negatif odaklı habercilikti. Neye odaklanmayı seçersek, hayatta onu görür, onu yaşarız. Bisikletimizin yönünü nereye çevireceğimizi ise kendimiz seçebiliriz. Dilerseniz kendinize “Bugün yaşadığım üç pozitif şey neydi?” sorusunu sorabilirsiniz.

İŞ HAYATINDA POZİTİF PSİKOLOJİ UYGULAMALARI

Olumlu Sorgulama (Appreciative Inquiry): Çalışanların güçlü yönlerini keşfetmeleri ve kendilerini bu alanda geliştirmelerine yönelik bir uygulamadır. Bunu yaparken bireyleri olumlu tarafa götüren sorular sormak idealdir. Örnek bazı sorular şunlar olabilir:

·      Her şeyin yolunda gittiği ve zirvede olduğunuz bir durumu düşünün,

·      Bu deneyimi yaşarken en çok değer verdiğiniz şeyler neler?

·      Bu hayale yaklaşmak için atabileceğiniz ilk adım ne?

Pozitif Dedikodu: Takımlarınızda örneğin haftada bir kez kolaylıkla uygulayabileceğiniz bir takdir egzersizi. Bir çember halinde dizilip ortaya bir takım üyesi geçer ve diğer takım üyeleri onunla ilgili samimi ve pozitif paylaşımlarda bulunur. Tüm takım üyeleri için tekrarlanır. Takdir, samimiyetle ve kalpten geldiği zaman çok büyük bir pozitif etki yaratır.

Karşılıksız İyilik Davranışları: Başkalarına karşı, bir karşılık beklemeden iyi davranışlar sergilemeyi seçin. Birisine otobüste yer vermek, elinde ağır poşetler olan birine yardım etmeyi teklif etmek gibi gündelik şeyler olabilir bunlar. Çeşitlilik ve yaratıcılık hayatın tuzu biberidir. Kurum kültürüne dahil etmek için haftada bir bilinçli bir seçimle karşılıksız iyilik davranışı sergileyebilir, sonra bunun üzerine yansımalarınızı yazabilir ve pozitif duygu durumunuzda nasıl bir değişim olduğunu ölçebilirsiniz (PANAS* duyguları ölçmek için iyi bir ölçek)

Güçlü Yönler: İnsan Kaynakları artık güçlü yönlere odaklanmanın önemini vurguluyor. Çünkü güçlü yönlerimizi yaptığımız işlerle birleştirdiğimizde tam bir kazan-kazan sistemi doğuyor. Kendiniz ve kurumunuzdaki tüm çalışanlar için uygulayabileceğiniz çalışmalar var. Örneğin; güçlü yönlerinizi belirleyip (VIA Strengths testi bunun için ideal), sonra en üstteki beş güçlü yön için yedi gün boyunca her gün yeni bir şekilde kullanmayı deneyebilirsiniz. Canlılık ve heyecan duygularını tecrübe ettiğinizi gözlemleyeceksiniz.

İyi Haber Saati: Negatife odaklanmak yerine daha objektif bir bakış açısı ile pozitifi de hatırlamak adına kurumlar her günün belli bir saatini, birkaç dakikalığına iyi haberlere ayırıyor. Bunu takımınızda uygulayabileceğiniz gibi şirket kültürüne de dahil edebilirsiniz. Örneğin; her gün saat 15:00’da takımınızla 10 dakikalık bir toplantı yapıp, herkesin özel hayat/iş hayatı ya da kendine dair vereceği bir pozitif paylaşımı sırayla dinlemek gibi…

Evet, kendi etki alanımız dışındaki gelişmeleri seçemiyoruz ama tüm bunlarla birlikte nasıl bireyler olabileceğimizi her gün seçiyoruz aslında. Sürekli şikayet eden, olumsuzlukları dile getiren kişiler olmayı da seçebiliriz, her gün ayağa kalkmak ve elimizden gelenin en iyisini yapmayı da. Kendi dünyamızı daha güzel hale getirmek için her an seçimler yapabiliriz.

Mutluluk, tıpkı aşk gibi aranarak bulunmaz ve yine de geldiğinde fark edebilmek ve sahip çıkabilmek için kendisine açık ve hazır olmayı gerektirir. Bu yazıyı okuduktan sonra kendi mutluluk seviyenizi biraz olsun artırmak için hayatınızda neyi farklı yapacağınızı düşünün ve bunu somut olarak ifade edin. Çünkü her gün okuduğumuz, izlediğimiz, duyduğumuz milyonlarca veriden seçtiklerimizi hayata geçirmek için somutlaştırmamız ve bir taahhüt vermemiz gerekiyor.

Şaman öğretilerinde dediği gibi: “Hayat sana yüzünü ya da başka bir tarafını çevirmiş olabilir. Ancak sadece çok az kimse aslında hayatı çevirenin gerçekte kendisi olduğunu anlayabilir.”

Mutluluğu yarattığınız ve paylaştığınız günler dilerim.

(Not. Mng Kargo dergisinde yayımlanmıştır.)

Yorumları görmek veya yorum eklemek için oturum açın

Diğer görüntülenenler