Y Kuşağı gözünden Y Kuşağı

Y Kuşağı gözünden Y Kuşağı

Öncelikle neden böyle bir yazı yazma ihtiyacı hissettim, onu açıklayayım.

Özellikle kariyer konularının daha çok ön planda olduğu Linkedin gibi mecralarda en popüler postlar "Vay efendim Y kuşağı şöyle" "Yok efendim Y kuşağına güven olmaz." konuları altında toplanıyor.

Ve Y kuşağına mensup bir insan olarak fikirlerimi paylaşmam gerektiğini düşündüm. Çünkü eğer ilerleme ve gelişim kaydedilmek isteniyorsa, insanları kuşak kuşak ayırmaktan ve etiketlemektense farklı kuşaktan insanların beraber uyum içerisinde çalışabilecekleri ortamlar yaratmak gerekmektedir. Asıl mesele tam da budur. 

Eğer çalışılan şirketler, kültürlerini Baby Boomers yada X kuşağı insanlarını mutlu edecek çerçevede oluştururlarsa, Y kuşağına mensup bir insanın aynı koşullar altında, değişime / yeniliğe açık olmayan ( belki ) ve eski usullerle yönetilen şirketlerde mutlu olmaları beklenemez. Kuşaklar arasındaki en büyük farkı oluşturan madde ise ; Y kuşağının yükselmek / zam / terfi uğruna bütün hayatını bir işe / firmaya adamayacak olmasıdır. Y kuşağı için önemli olan nokta sahip olduğu sosyal statuyu muhafaza etmek ve mutlu olacağı bir hayatı kendine oluşturabilmektir. Ve bunu şimdi yapmak istemektedir. 10 sene sonra ne olacağı ile ilgili uzun vadeli planlar yapmayı tercih etmezler. Bunun nedeni sabırsızlıkları değil, her zaman için başka fırsatların karşılarına çıkabilceğinin ve kendi kontrollerinde olmayan olayların gelişebileceğinin bilincinde olmalarıdır. ( O yüzden bize kendimizi 5 sene sonra nerede görmek istediğimizi sormayın. 1 sene sonra nerede olmak istediğimizi ve oraya ulaşmak için ne yapmamız gerektiğini sorun. İstediğiniz cevaplara ancak bu şekilde ulaşabilirsiniz.)

Eğer çalışılan firma bunları sağlamıyorsa, kişinin önüne ulaşmak istediği noktaya gitmeye çalışırken mantık çerçevesinde olmayan kurallar ve engeller konuyorsa 'sadakat' beklemekte saçmalık olur. Çalışan bu tür durumlarla karşılaştığında mutsuz olacak, yaptığı işten tatmin olmayacak, motivasyonunu kaybedecek, zaman içerisinde ise umursamaz olacaktır. En nihayetinde ise performansı giderek düşecek ve potansiyelini zorlama ihtiyacı bile hissetmeyecektir. Sonrasında ise karşısına kendisini heyecanlandıran başka bir fırsat / teklif / iş çıktığında arkasına bakmadan gidecektir.

Bu ayrımları yapmak yerine şirketler her kuşağa ait insanı kapsayıcı , iletişim yollarının her zaman açık olduğu, yenilikçi kültürler oluşturmalıdırlar. Öncelikli olarak insana insan olduğu için saygı duyulan ortamlar sağlanmalıdır. Hiyerarşik düzenden ötürü insanlar birbirlerinden çekinmemeli, en alt seviyedeki insana bile kendini ifade etme fırsatı verilmelidir. Bunu başarabilen şirketlerde her kuşaktan insan beraber uyum içerisinde çalışabilmektedir. Bu ortamı sağlayamayan şirketlerde asıl meseleler konuşulamayacağından ötürü şirket kültürleri ile alakalı olan sorunlar "Kuşak farklılıkları" olarak lanse edilmektedir. 'Kuşak farklılıkları' her zaman vardı ve her zamanda olacaktır.

Burdaki asıl sorun sandığınız gibi ‘Kuşak farklılıkları’ değil, insanların yaptıkları tercihler, bu tercihleri yaparkenki  öncelikleri, sahip oldukları hayat / vizyon görüşleri ve belki de kendilerini  ifade edebilecekleri ortamların oluşturulmamasıdır.

Saygı & Sevgi

Nejla Bilge Atila

Agency Partnerships Lead - Turkiye, ME & South Asia @YandexAds | Keynote speaker | Techy BizDev expert

8y

Y kuşağı değil aslında "Millennials" diyebilirsiniz kendinize. - Eğer doğum tarihi olarak kişileri grupluyorsanız- Y kuşağı uydurma malum... Ayrıca, İhtiyaç teorisi yorumuna katılıyorum. "Kendini Gerçekleştirme" çabasına henüz diger gereksinimlerini tamamlamadan girmeye çalışan bu kuşak -Millennials- genelde en kötü kuşak olarak alınır... Dünya kendini, elinde iPhone 6s'i instagram fenomeni "ooo müdürüm yaşlı ben tech cocuguyum beni anlamıyor" "so called" Y kuşağından kurtarmaya ve TBD kuşağını hazırlamaya başladı. Yani son 10 yıl içerisinde büyük bir kaosa doğanlarla nasıl başa çıkacağına... Araştırma için, google search ödevi; "global youth unemployment crisis"

Beğen
Yanıtla
Gökhan Varoglu

Cyber Security Architect

8y

Bu kuşak zırvalığı falan gençlerin gözüne indirilmiş bir perde bir illüzyondur. Sanki Baby Boomers denen kuşak 68 kuşağının ta kendisi değildi de doğuştan ağır abi, olgundular da bir Y kuşağı böyle asi huysuz. Daha Maslow'un ihtiyaçlar piramidinin ilk 3 basamağını zor tırmanan genç profesyonellerin beynini üst basamaklarla meşgul edip düşük maaş ve zor şartlarla çalışmaya ikna ediyorlar. Daha başını sokacak bir ev ya da doğru dürüst bir aylık gelirin olmadan direkt bodoslama "kendini gerçekleştirmeye" kanalize ediliyorsun ki firmalardan talep ve beklentilerin de bu yönde olsun. Bu yazıda örneğin "En basit örneği "Y kuşağının yükselmek / zam / terfi uğruna bütün hayatını bir işe / firmaya adamayacak olmasıdır." şeklinde ifade geçiyor. Bu ifadede iki kısım var. Birincisi beklenti terfi, zam vs. değilmiş. Demek ki sistem "Y kuşağının" beklenti taleplerini tam da kapitalist sistemin işlediği yere çekmeyi gayet güzel başarmış. İkinci noktaya gelecek olursak... (Hobi olarak çalışan anne babadan zengin beyaz yaka elit kesmini kenara koyuyorum) Eminim ki Y kuşağı, hayati ihtiyaçları için seve seve bir yerlere borçlanacak ve o borçları ödemek için seve seve çalışacak. O yüzden zam terfi uğruna olmasa da hayatını idame ettirmek için seve seve 60 yaşında emekli olana kadar hayatının önemli bir zamanını o işe vermek zorunda kalacak. Arada mevcut işinin aslında ne kadar önemli ve değerli olduğunu hatırlatmak için krizler çıkartılacak falan filan. Böylelikle o asi, sorgulayan kuşak, X kuşağı gibi emir komuta zincirindeki bir halkaya dönüşecek. Merak etmeyin Y kuşağı olarak bu asilik vs. bize özgü değildi. Biz özel değiliz yani. Örneğin Baby boomers dediğimiz o amcalar o efsane 68 kuşağıydı be, biz kimiz ki onların yanında :) 1999'da Tyler Durden Dight Club filminde sistemi eleştirirken X kuşağını temsil etmiyordu sanki. Bizi de öğütüp Z kuşağı için aynı teraneleri tekrarlayacaklar. :)

Beğen
Yanıtla
Tevfik Tacar

Packaging Sustainability Champion at BAT

8y

Anladım ve bir hayli hak verdim. Bu arada bir de, Biebs'in annesi gibi, işini iyi yapan herkesi çok sevdiğimi de eklemem lazım :)

Beğen
Yanıtla

Öncelikle şöyle ; Ekip arkadaşlarımızı kişisel olarak sevmek yada hoşlanmak gibi bir zorunluluk olduğunu düşünmüyorum. Pratikte maalesef bu pek mümkün olmuyor. Keşke olsa. Fakat beraber çalışan insanların birbirlerine güvenme ve tolere etme zorunluluğunun olduğu düşünüyorum. Bahsettiğin duruma yol açabilen bir kaç sebep aklıma geliyor ilk düşündüğüm zaman: 1) Sorunlu olarak analiz ettiğin kişi kendini takıma ya da bireysel çalışıyorsa şirkete aidiyet hissetmemesi 2) Aynı şekilde "default to trust" olgusunu beraber çalıştığı kişilere karşı hissetmiyor olması. 3) Kişinin hem takım hemde kendi kişisel başarısına engel olabilecek rahatsız edici karakter özelliklerinin iş hayatında törpülenmemiş olması. Bu 3 durumunda değiştirilip düzeltilebileceğini düşünenlerdenim ben. Biraz belki fazla pembe gözlük fakat öncelikli olarak kişilerin neden bu şekilde davrandığının asıl nedeni bulunup ilk başta o sebepleri yoketmeliyiz. Bu davranışlar bir sebep değil aslında birer semptom. Semptomları tedavi edebilmek içinde sebeplerin ortaya dökülebilmesi ve bunların konuşulabildiği ortamların yaratılması taraftarıyım. Aynı şekilde takım arkadasları içinde empati kurabilmenin de ayrı bir önemi var. Yolların ayrılması ise son seçeneklerdenmiş gibi geliyor bana. Tevfik Tacar

Beğen
Yanıtla
Tevfik Tacar

Packaging Sustainability Champion at BAT

8y

İlke çok güzel yazmışsın, eline sağlık! :) Okurken aklıma 2. Sezonu yayınlanmaya başlayan Younger dizisi geldi. Hemen daha ciddi konulara giriyorum: Yakın zamanda yöneticilerimden sevdiğim ve sevmediğim insanları objektif olarak, salt performans odaklı değerlendirme yeteneği kazanmam gerektiğini yönünde geri bildirimler alıyorum. Ancak bir Y Kuşağı mensubu olarak bunun pek mümkün olmadığını, bizim jenerasyonda sadakat yaratan sürdürülebilir, heyecan verici öğrenme ortamını yaratma ve iş yerinde mutlu olabilme fikriyle taban tabana zıt olduğunu düşünüyorum. Aynı ekipte çalıştığım birinin ekip dinamiğine katkıda bulunması, motivasyonumuzu yükseltmesi (onu sevmemiz), ancak düşük performans sergilemesi bence baş edilebilir bir durum. En nihayetinde ekibimiz, şirketimiz, en zayıf halkası kadar güçlü ve bu halkaları yok edip zinciri bozmaktansa; destekleyip, güçlendirmek gerektiğini düşünenlerdenim. Tersi ise pek fena. Muhteşem performansa sahip, ancak kendisi dışında herkesin işine çomak sokan, başka kimsenin işinin önemli olmadığını düşünen ve kimseyle iyi geçinemeyen (sevmediğimiz) bir iş arkadaşı ile ilk fırsatta yolları ayırmak gerekir diye düşünüyorum. Sen ne dersin?

Beğen
Yanıtla

Yorumları görmek veya yorum eklemek için oturum açın

Diğer görüntülenenler