Çalışma Hayatında Öğrenilmiş Çaresizlik
Kişinin tekrarlayan şekilde olay ve gelişmelerin kontrolünü sağlayamaması ya da tekrarlayan başarısızlıklarla karşılaşması sonucu, durumun hep böyle devam edeceği sanısı, başarısız olacağını ve olayları kontrol edemeyeceğini düşünmesi sebebi ile herhangi bir şey yapmak için motive olamaması olarak tanımlanabilir. "Martin Seligman'ın'' köpekler üzerinde uyguladı şok deneyi artık hemen herkes tarafından bilinmektedir.
İş yerinde öğrenme olanaklarının kısıtlı olması. Yapılan işin, kişinin beceri ve yetkinliklerine göre çok basit ve monoton olması. Kişinin kendini geliştirebileceği bir ortamın olmaması. Üstü tarafından yetkilendirilmemesi. Yaptığı iş üzerinde kontrolünün bulunmaması veya ardı ardına başarısızlıklar yaşaması.
Bu tarz olumsuzluklara maruz kalan herkes bu durumdan aynı derecede etkilenecek değildir. Bazı bireysel faktörler de burada önemli rol oynamaktadır. Kişinin kendi yetkinliğine olan inancının, yani özgüveninin düşük olması, başına gelen olumsuzlukları "tek sorumlusu benim, bu hep böyle devam edecek ve her şeyi kötü etkileyecek" gibi bir neden yüklemesi öğrenilmiş çaresizliği tetikleyecek unsurlardandır. Genellikle öğrenilmiş çaresizlik uygunsuz bir pasiflik içerir ve bu da işe devamsızlıkla kendini gösterir. Bu durumda olan birey aslında bir çözüm yolu olabilecek işten ayrılma yolunu seçme eğiliminde olmaz.
İş yerlerinde öğrenilmiş çaresizlik konusunda, Bireyin kendisinden çok yöneticilere önemli görevler düşer. Örgüt içinde öğrenilmiş çaresizliğe girilmesini engelleyen bir ortam oluşturulması en önemli faktördür. Yöneticiler öğrenilmiş çaresizliğe girme eğiliminde olabilecek çalışanlarını belirlemeli ve bu kişiler üzerinde daha çok yoğunlaşmalıdır. Öncelikle yönetici, işi başarabileceğini bildiği kişiye kesinlikle güvenmeli ve onu yetkilendirmelidir. Çalışma hayatı çoğu zaman zevkli ve doyum sağlayıcı olduğu kadar, bireyin öğrenilmiş çaresizlik ve tükenmişlik gibi olumsuz ruhsal deneyimler yaşayabileceği koşulları da barındırır. Böyle bir ortamda mutlu bir çalışan ve dolayısıyla mutlu bir çalışma ortamı sağlanması yolunda atılacak en önemli adım; İş yerinde hastalık iyileştirme rolünden sıyrılıp, sorun engelleyici bir misyonun benimsenmesidir.