Egzersizin Bağırsak Mikrobiyotasına Etkisi
Hormesis: doz-yanıt olgusu
16. yüzyılın önemli bilim insanlarından ve modern tıbbın kurucularından Paracelsus’un meşhur zehir tanımını bilmeyeniniz yoktur. Tanıma göre “Her şey zehirdir, zehir olmayan madde yoktur, ilacı zehirden ayıran ise dozudur.” Başka bir deyişle Paracelsus’un bu sözü ile modern toksikolojinin ve farmakolojinin temelleri atılmış oluyor.
Hormesis, bir doz-yanıt olgusudur. En basit tanımıyla Hormesis, çevresel ya da kimyasal stresin, yüksek dozlarda hücrede toksik etki oluştururken düşük dozda fayda sağlayabileceği ilkesine dayanmaktadır.
Egzersiz aracılığıyla bağırsak mikrobiyotasında oluşan iyileşme, günümüzde giderek önem kazanan terapötik tedavi yaklaşımı olarak öne çıkıyor. Bu yaklaşımın temeli, egzersizin bağırsak mikrobiyotası üzerinde olumlu etkilerinin hastalıkların tedavisinde kullanılmasını amaçlamaktadır.
Bağırsak mikrobiyotasının bileşimi, dış faktörlerden, örneğin egzersiz türleri, diyet ve duygusal stres gibi etkenlerden büyük ölçüde etkilenir. Bu bağlamda, egzersizin hormesis prensibini takip ettiği ve mikrobiyom değişiklikleri aracılığıyla konak metabolizmasını etkileyerek atletik performansı artırabileceği öne sürülmektedir.
Örneğin:
👉 2019'da maraton koşucuları üzerine yapılan bir çalışma, egzersiz sonrası dışkılarında laktatı* propiyonata** dönüştürebilen Veillonella atypica bakterisinin artmış bir bolluğu tespit edilmiştir. Bu, bu bakterinin laktatı propiyonata dönüştürerek, enerji üretimine katkıda bulunabileceği ve dolayısıyla egzersiz performansını artırabileceği anlamına gelir. Bu bakteriyi farelere inoküle ederek, egzersiz performanslarını önemli ölçüde artırdıklarını gözlemlemişlerdir.
*Genellikle karbonhidratların fermantasyonu sırasında üretilen bir bileşiktir. Egzersiz sırasında kaslar tarafından üretilir ve enerji kaynağı olarak kullanılır.
**Lİfli besinlerin fermantasyonu sırasında üretilen bir diğer bileşiktir. Bağırsak sağlığı için önemli olan kısa zincirli yağ asitlerinden biridir. Propiyonat, bağırsak hücreleri tarafından kullanılarak enerji üretimine katkıda bulunur ve bağırsak duvarının bütünlüğünü korur.
👉 Peterson'ın 2017'deki çalışmasında, profesyonel bisikletçilerin, amatör bisikletçilere kıyasla Methanobrevibacter smithii'nin bolluğunda değişiklikler sergilediği görülmüştür. Bu arke, enerji ve karbonhidrat metabolizmasıyla ilişkilendirilmiştir ve dolayısıyla egzersiz performansıyla ilişkilendirilebilir.
LinkedIn tarafından öneriliyor
Egzersiz insan sağlığını çeşitli yollarla etkiler. Sporcuların bağırsak mikrobiyomunda tür çeşitliliğinde belirgin bir artış, SCFA'ların daha yüksek bolluğu ve metabolizması, amino asitlerin ve antimikrobiyal peptitlerin önemli bir zenginleşmesi gözlenir. Egzersiz kaynaklı bağırsak mikrobiyotasındaki değişiklikler, çeşitli hastalıklarla ilişkili semptomları hafifletebilir.
Egzersiz yapan farelerden FMT alanlar, sedanter farelerden FMT alanlara kıyasla önemli ölçüde gelişmiş kalp fonksiyonuna sahip bulunmuş. Bu durum, egzersiz kaynaklı cardioprotectif metabolitlerin serbest bırakımı olarak 3-hidroksifenilasetik asit (3-HPA) ve 4-hidroksibenzoik asit (4-HBA) gibi metabolitlerle ilişkilendirilmiş.
Yani; Egzersiz yapan farelerden alınan bağırsak mikrobiyotası nakli (FMT) alan farelerin kalp fonksiyonu, egzersiz yapmayanlara kıyasla daha iyi olduğunu bulmuşlar. Bu da, egzersiz sırasında üretilen ve kalbi koruyucu olduğu bilinen bazı kimyasalların daha fazla salınımı ile ilişkilendirilmiştir.
Yüksek yağlı bir diyette beslenen obez fareler üzerinde yapılan bir çalışmada ise, 12 haftalık serbest koşu tekerleği egzersizi sonucunda, egzersiz grubunun dışkısında belirli bakteri türlerinde zenginleşmeler tespit edilmiş. Obez farelerde görülen bağırsak bariyer fonksiyonu bozuklukları ve inflamasyon belirtileri, egzersiz yapan farelerde gözlenmemiş.
Kişisel yorumum, egzersizle ilişkili bağırsak mikrobiyomu ve konak arasındaki ilişkilerin daha detaylı araştırılması, bağırsak mikrobiyomu ile ilişkili hastalıkların tedavisinde değerli bir yol haritası sunabilir eldeki verilere baktığımızda. Bu bağlamda, egzersizin mikrobiyom üzerindeki etkilerinin anlaşılması ve terapötik stratejilerin geliştirilmesi, gelecekteki sağlık hizmetlerinde önemli bir rol oynayabilir.