İNSAN VE DİN
Kaynaklarda, yaşadığımız toplumun %99’zu Müslüman olarak görüldüğü halde, Peygamber olarak kabul ettiğimiz Hz. Muhammed’din (s.a.v.) yoluna ne kadar bağlıyız? Bütün tarihçiler, Hz. Muhammed’din dönemini asrısaadet olarak kabul ettikleri halde, bu bizlere neyi çağrıştırıyor? Eğer samimi halde hareket edersek, gezegenimizde jiyan sürdürülen bütün insan toplulukları ile (din, dil ve ırka bakılmaksızın), Mekke Verakası veya Medine Sözleşmesi kapsamında huzur ve adilane bir şekilde yaşayabiliriz. Aksi durum ise, bu gün yaşadığımız problemli ve düşmanlı yaşam şekli devam eder.
İnançlı olduğumuz halde, huzur ve adaletli yaşamıyorsak, bu dine inandığını/inançlı olduğunu söyleyip, ama uygulamada maddiyata taptığının göstergesidir. Maddiyat, özün yerine konulduğun da huzuru düşünüyorsan, abes içindesin. Paranın yeri cep, imanın yeri ise kalptır. Çünkü maddiyatın kendisi maddidir ve huzur ile adaletten arındırılmıştır. İçinde adaletin olmadığı yöntem, acaba huzuru ne kadar sağlayabilir? Günümüz koşullarında üzerinde düşünülmesi gereken konu; çıkar ve din ilişkisinin geldiği durumdur. Maalesef hep maddi çıkarlar üstün gelmektedir. Değerler (din dahil) zedelenerek, İslami inancı bilmeyenlerin gözünde ise, dinin bu alavere dalavere işlerinde kullanmak olduğunu sanırlar. Hâlbuki dini kaynağından öğrenme zahmetine girip (Kuran-ı Kerim ve Hadis Kitaplarında), inancın, bu yapılanlar olmadığını görürler. Ve bu durumda hareket eden insanların birer sahtekâr ve inanç kisvesine girmiş zavallılar olduğunu hemen fark ederler. Lewre günümüz koşullarında inançları, hikâye, masal ya da söylenti şekli ile anlatıp, insanları kandırıyorlar. Kanıtı da, Müslüman toplumunun yaşadığı adaletsizlik ve hukuksuzluktur. Neredeyse hiçbir Müslüman ülkede huzur olmadığı gibi hep çatışma ve adaletsizlikle birlikte zulüm ve sorunlar mevcuttur. Nedeni asla din değil, dindar görünen ve maddi emellerine ulaşmaya çalışan maddi Müslümanlardır. Ahir zamanda “Kuran’dan bir resim, İslam’dan bir isim, Müslüman dan da bir cisim kalacak.” (Hadis)
Maddiyatın yeri cep, maneviyatın yeri ise kalptır. Ahir Zamanda; “Âlimler para ve dünyalık karşılığında ilim öğretecek, ahret ameli ile dünyalık talep edecekler.” (Hadis) Günümüzde öz ve özdeşlerin yer değişikliğinden derki, herkes mutsuz, huzursuz ve adaleti arar durumdadır. Maddiyata kavuşanlarda arayış içindedirler. Zira hak etmeden, hak görünene kavuşanların huzursuzlukları gözlerinden okunuyor. Yaşamları tiksinti ve şüphe üzerinedir. Herkesten şüphe ettikleri gibi, makamı, kişiliklerinin önüne koyarak, hürmet görmeyi bekliyorlar. Yani yaşamları rüyaya, rüyayı da gerçek görmeye başlıyorlar. Ahir zamanda; “İlim azalacak, cehalet, anarşi ve cinayetler artacak, adam öldürmek hafif bir suç sayılacak.” (Hadis)
Yaşadığımız asırda öne çıkan; maddiyata ve erke ulaşmak için, her yol mubah olduğu gibi, insanları bir arada tutan ve huzur ile birlikte adaleti sağlayan değerlerin fazla önemli olmadığıdır. Her şey maddiyattır. Yalnız maddiyata ulaşmada kılıf gereklidir. Değerlerde kalkan olarak kullanılıyor. Her yönüyle buna karşı çıkmamız gerekir. Ve inanç sahibi bireyler olarak Hz. Muhammed’i (s.a.v.) örnek almalıyız. Yolunu, yolumuz olarak benimsemeliyiz.
Xweşiya dinyayê de cennetê jiminre nebêje, ez vi dinyayê de cehennemê jîn dibim. Cenneta dinyadê çibikem.
Dünyanın güzelliği ve nimetleri varken cenneti tarif etme, daha bu dünyada iken cehennemi yaşıyorum. Öbür dünyanın cennetine ne yapacağım?
Dive nava mirovîde aşîtî û huzur hebê, heta ji derve jî rîayetê bide heq û huzurê. Navamede perçûn û şer heye, ji derve jî ev derdikevê peş.
İnsanın içinde barış ve huzur olmalıdır ki,
Jiyana kiyasî û parvekirî gelek xweş û mînake. Her ferd/kes xwe tide dibîne û azad difikire.
Empatili ve paylaşımlı yaşam, örnek yaşamdır. Her kişi/şahıs kendinin farkında ve özgürdür. Verimli/serbest düşünür.
Bedrettin SİĞA