İNSANİ ERDEM

İNSANİ ERDEM

Devleti ayakta tutanın adalet olduğu gerçeği doğrultusunda, işi ehline teslim etmek ve liyakat ile hakkaniyet kıstasları doğrultusunda değişiklik yapmak zorunluluktur. Yani öncelik gücün pekiştirmesi değil, adaletin yerine getirilmesidir. Yarınlarımızda bu ölçülere bağlıdır.

İnsan; düşünen varlık olmasıyla diğer canlılardan farklıdır. Haliyle sorumluluk sahibi ve her yönüyle şeffaf hareket etmek zorundadır. Yani düşünen varlıklara karşı, insani vazifelerin bilincinde ve doğanın dengesinin korunmasında sorumlu davranmalıdır.

“İnsan düşünen bir varlıktır.” Söylemin gereğini yerine getirilmelidir. Hadis: “ komşusu aç yatarken, tok yatan bizden değildir.” Bu da insanın başıboş yaratılmadığını göstermektedir. İnsanın fezaya karşı sorumluluklarını hatırlatmaktadır.

Tarih boyunca “Altın Kural” Kendine istemediğini başkasına da isteme, kendine istediğini başkasına da iste. Yani özgürlüklerden tut ta yaşamanın her evresinde olduğu gibi empati kurmaktır.

Hz. Muhammed (sav) “İnsanlara merhamet etmeyene, Allah’ta merhamet etmez.” “En efdal insan kimdir? Diye sormuştu. Kalbi mahmüm (pak), dili doğru sözlü olan herkes” buyurdular.

Tobit; “bizzat nefret ettiğin şeyi kimseye yapma.”

Sokrates; “başkaları sana yaptığında kızacağın şeyi sen de başkalarına yapma.” Diye insanlara/düşünenlere yol göstermektedirler. Yani insanın insan olabilme özellikleri, ahlaklı ve ilkeli davranmaktır.

Şeffaf hareket etmek, insanlara güven vermenin altın kuralıdır. Hele insanları yönetmek adına hizmete talip olanın ise, bin düşünüp bir söylemenin bilinci ile hareket etmediklerinde, bu basiretsizliğin cezasını devlet sınırları içerisinde yaşayan halk çekiyor. Örneğin; Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün 2022 Yolsuzluk Algılamaları Endeksi’nde Türkiye 36 puanla 101 sırada yer almıştır.

Hadis; “Kim kötü ve çirkin bir iş görürse eliyle düzeltsin, eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin, buna da gücü yetmezse kalben karşı koysun. Bu da imanın en zayıf derecesidir.” Değer kuralların insanlara hatırlattığı kurallarda da görüldüğü gibi, olumsuzluklara karşı bana ne? Lüksü tanımamaktadır. Eğer insansak, sorumluluk sahibiyiz ve paylaşmayı benimsemeliyiz/bilmeliyiz. Çünkü insan olmanın temel şartlarından biriside paylaşmaktır.

Günümüzde geldiğimiz nokta, halk deyimi ile “rabana hep bana”  deyişin/özdeşleşmesinin kader haline getirilmesidir. Olumsuzluklar, insanların kaderi değildir. Zira insan olmanın fıtratında bu tür şeylere yer verilmemiştir. Olumsuzlukları fıtratın gereği diye belirtenler, cinlikler peşinde ve insanları emelleri doğrultusunda kullanmaktan başka niyeti bulunmamaktadır. Haliyle çıkarlarını, genel çıkarların önüne almaktadırlar. Zaten uluslararası şeffaflık örgütünün 2022 yılı raporunda da buna vurgu yapılmaktadır. Bundan kaçınmalıyız.

İnsanım, o zaman sorumluluğun bilincinde davranarak, paylaşmanın esas alındığı şeffaf hareket kuralı gereğince davranmalıyız. Olumsuzluklardan kaçınarak, genel menfaatlerin her zaman şahsi çıkarlardan önce geldiğini ve kişisel çıkarları, genelin içinde bulabileceğimizi unutmamalıyız. Çünkü varlık bunu gerektiriyor.  

 

Yorumları görmek veya yorum eklemek için oturum açın

Diğer görüntülenenler