Hayatın Hakkını Her “Nasıl”da Vermek
Hayatın hakkını her “nasıl”da vermenin, bir diğer anlamda mutlu olmanın gerçekten bir sırrı var!
Nasıl mutlu oluruz?
Mihalyi Csikszentmihaly, “keşfettiğim şey mutluluğun başa gelen bir şey olmadığıdır.” der ve devam eder: “İyi talihin ve rastgele şansın sonucu da değildir. Paranın satın alabileceği ve gücün emir verebileceği bir şey de değildir. Dış olaylara değil, dış olayları nasıl yorumladığımıza bağlıdır. Mutluluk aslında kişi tarafından hazırlanması, yetiştirilmesi ve özel olarak savunulması gereken bir koşuldur. Kendi iç deneyimlerini kontrol etmeyi öğrenen insanlar hayatlarının kalitesini belirleyebilirler. Bu da her birimizin mutlu olmaya en çok yaklaştığı durumdur.”
J.S. Mill’in sözleri Csikszentmihaly’ninkilerle benzer görünüyor. J.S. Mill. “Kendinize mutlu olup olmadığınızı sorun. Mutluluğunuz bitecektir” der. Mutluluğu bilinçli bir şekilde arayarak ona ulaşamıyoruz. Mutluluğu doğrudan arayarak değil, hayatımızın iyi veya kötü her detayına dahil olarak buluruz. Victor Frankl “İnsanın Anlam Arayışı” kitabında mutluluğu insanın kedisinden daha büyük bir yola kendisinin adamasının beklenmeyen yan etkisi olarak görür.
Peki doğrudan bir rotayla mutluluğu elde edemiyorsak nasıl elde edeceğiz?
Boyumuzun ne kadar uzayacağını, genetiğimizi belirleyemiyoruz. Ebeveynlerimizi, hangi tarihte doğacağımızı seçemiyoruz. Ekonomik bir buhranın olup olmayacağına da karar veremiyoruz.
Ancak, kendi eylemlerimizden sorumlu hissettiğimiz, kendi seçimlerimizi yapabildiğimiz zamanlar da var. Böyle zamanlarda uzun süreli haz hissi içerisinde oluyoruz: bir ressam yeni bir biçim oluşturup yeni bir şey yarattığında, çocuğumuz bize ilk kez anne veya baba dediğinde, zorlayıcı bir görevi tamamladığımızda, ihtiyacı olan birisiyle ihtiyacı olanı paylaştığımızda, …
Bu anlar hayatımızın her zaman en iyi, en dingin zamanları olmayabilirler veya en iyi, en dingin zamanlara denk gelmeyebilirler. Bu tür deneyimler, onları elde etmek için çokça emek, gayret sarfettiğimizde sonunda haz veriyorlar. Psikoloji biliminin araştırmalarına göre, en iyi anlar genelde, bir kişinin bedeni ve zihni zor, değerli bir şeyi başarmak için gönüllü bir çabayla sınırlarını zorladığında ortaya çıkıyor. Mihalyi Csikszentmihaly buna “optimum deneyim” diyor. Optimum deneyim, bir çocuk için şimdiye kadar yaptıklarından daha yüksek bir kule yapmak, bir yüzücü için kendi rekorunu kırmak, bir kemancı için icra etmesi karmaşık bir müzik eserinde ustalaşmak, bir girişimci için start-up’ını hayata geçirmek, bir başkası için deneyip deneyip altından kalkmadığı bir işi hakkıyla tamamlamak olabilir. Her insan için kendini gerçekleştireceği binlerce fırsat ve zorlu görev vardır.
Bu tür deneyimlerin gerçekleştiği her anın ille de keyif vermesine gerek yoktur. Kızım iyi bir yüzücü olma yolculuğunda. 11 yaşında ve haftada 5 gün, 7 adet çok sıkı antrenman yapıyor. Her antrenmandan sonra kasları inanılmaz ağrıyor ve bittiği zaman çoğu kez kendini bitkin hissediyori fakat vazgeçmiyor. Derecesini daha iyi hale getirmek için çalışıyor. Çok yoruluyor. Ancak uzun vadede optimum deneyimler biriktirerek bir tür ustalık hissi – veya belki de daha iyisi ”hayatın içeriğini belirlemede bir iştirak hissi- ediniyor. Bu hayal edebileceğimiz mutlulukla kastedilen şeye en yakın durumdur der Csikszentmihaly. Belki de ulusal ve uluslararası yarışlarda dereceye girme hayaline yaklaşıyor.
Csikszentmihaly, zamanlarını tam olarak tercih ettikleri aktivitelerde/ faaliyetlerde geçiren insanlar üzerinde yaptığı araştırmalardan yola çıkarak, insanların bir aktiviteye/faaliyete çok fazla dahil oldukları için başka hiçbir şeyin öneminin olmadığı bir durum olan “akış” kavramı üzerine kurulu, optimum deneyim teorisini geliştirdi. Csikszentmihaly “deneyimin kendisi o kadar değerli, o kadar eğlencelidir ki insanlar büyük bir bedel ödemek zorunda kalsalar da o şey neyse, onu yapacaklardır.” der. O şeyi yaparken kendilerini gerçekleştirirler, mutluluğu, yaşam doyumunu elde ederler. Hayatlarını değerli kılıp, yaşamın hakkını verirler.
LinkedIn tarafından öneriliyor
Amaç hayat kalitesini artırmak olduğunda, optimum deneyim kavramı bize oldukça önemli bir yol gösteriyor. Hayatımızın kalitesini artırmak da hepimizin kendi kişisel çabalarına ve yaratıcılığımıza dayanıyor.
İşimizden, çalışma arkadaşlarımızın arkadaşlıklarından hoşlanıyorsak, ailemiz içerisinde birbirimize sıkı sıkı bağlıysak ve her zorluğu yeni beceriler geliştirmek için bir fırsat olarak görüyorsak, sıradan bir hayatın gerçeği dışında bir hayat yaşarız ve bunun ödüllerini alırız. Ancak bu bile optimum deneyimi sağlamak için yeterli olmayabilir. Haz, anlamlı biçimde ilişkilendirilmemiş parça parça aktivitelerden oluştuğu sürece, insan hâlâ kaosun önceden kestirilemeyen sonuçlarına karşı savunmasızdır. Çünkü koşullar değişir, arkadaşlar başka şehirlere taşınırlar, çocuklar büyür, evden uçarlar. Optimum deneyime mümkün olduğunca yaklaşmak bir insanın elinden geldiğince mümkündür ve bilincin kontrolünde son bir adım gereklidir.
Bu son adım, hayatı birleşik bir akış deneyimine dönüştürmektir. Bir insan yeterince zor (ne çok kolay, sıkılmasına yol açacak, ne de gerçekleştirilmesi çok zor, kendisine gerçekleştirememesinden endişe verecek) bir hayat amacına ulaşmak için yola çıkarsa, kendisini bu amaca doğru götüren tüm hedefleri akıllıca (SMART) belirlerse ve tüm enerjisini bu hedeflere ulaşmak adına beceriler geliştirmeye harcarsa, o zaman düşünceler, hisler ve eylemler bir ahenk içinde olurlar. Hayatın farklı kısımları birbiriyle uyum sağlar. Her bir eylem, geçmiş ve gelecekte olduğu gibi şimdide de anlamlı olur. Hayatın yönü de belirlenir. İnsanın tüm yaşamına bu şekilde anlam vermesi mümkündür.
Bir kez daha altını çizmek gerekirse, insanın hayatına anlam verecek o amacın bir ömür boyunca hayatlarına değer katacak ve enerji harcamaya değecek bir zorlukta olması önemlidir. Bu güdüleyici zorluk, ölümcül bir hastalığa çare bulmak, çağın gerekliliklerini karşılayacak yepyeni bir teknoloji üretmek, çocuk sahibi olmak, her şey olabilir… Akış deneyimini yaşamak için bir yöntem sunduğu sürece her amaç ve bu amaca götürecek hedefler insanın hayatına anlam verecek şekilde hizmet edebilir.
Bize gerekli olan şeyler: Bir ömür boyu enerji harcamaya değecek “bir” amaç, bu amaca götürecek SMART hedefler, eyleme geçmek için net kurallar, eylem içerisindeyken önümüze çıkan zorlukların üstesinden gelmek için çaba, kararlılık, sorumluluk, konsantrasyondur. Amaç çabalar ile sonuçlanmalı; niyet eyleme dönüştürülmelidir. Bunu insanın hedeflerinin peşinden gitmesindeki kararlılık olarak adlandırabiliriz. Önemli olan, insanın yapmak için yola çıktığı şeyi gerçekten başarıp başarmadığı değildir. Önemli olan zamanını, emeğini, gücünü boşa harcamak ve dağıtmak yerine bu amaca ulaşmak için sorumluluk alması ve çaba harcamasıdır. Konsantrasyonunu bu yolda kaybetmemesidir. Bir amaç kararlılıkla takip edildiğinde ve insanın çeşitli eylemlerinden birleşik bir akış deneyiminde birleştirildiğinde, bilince uyum getirilir.
İsteklerini, kendisi için nelerin önemli olduğunu bilen ve onları başarma amacıyla çalışan bir insan hisleri, düşünceleri ve eylemleri birbiriyle uyumlu insandır. Bu nedenle de içsel uyuma ulaşmış insandır. Karşısına hangi zorluklar çıkarsa çıksın, uyum içinde olan bir insan, enerjisini şüphe, pişmanlık, suçluluk ve korku ile boşa harcamadığını, ancak her zaman faydalı biçimde kullandığını bilir. İçsel ahenk, içsel güç ve dinginlik sağlayarak, insanı kendisiyle barışık kılar.
Amaç, kararlılık ve uyum hayatımızı bir bütün haline getirir ve pürüzsüz bir akış deneyimine dönüştürerek ona anlam verir. Bu duruma kim ulaşırsa ulaşsın gerçekten başka bir eksiği kalmaz. Bilinci bu kadar düzenli olan bir insan beklenmedik olaylar karşısında korkmaz. Yaşadığı her an. anlamlı ve çoğu zaman haz verici olur: her “nasıl”da hayatın hakkını verir.
Kurucu , Eğitmen, Danışman at RAHUDA | Tedarik Zinciri Yönetimi, Liderlik, Proje Yönetimi
1yBerna Hanım, kaleminize sağlık. Kendini yaşama cesaretini gösterenlere, yaşam amacı ile sosyal yaşama değer katanlara selam olsun...
Yönetim Danışmanı, Meslek Kurulu Başkanı @ YDD
1yÇoğu insanın fazlalık saydığı“İnsan ömrünü hangi amaca ulaşmak için harcamalıdır?” sorusunun cevabını mı arayanlardansın? Aslında kişi, hayata bir anlam affetmemiş olsa bile, yaşamın kendisi bunu ona şöyle ona mırıldanır: Ey insan oğlu! Hayat amacını -kendi iç görünle- keşfederek bul ve verilen değerli hayatı en iyi formda yaşa! Ey insan oğlu! Bu öyle bir amaç olsun ki önce seni Var etsin ve sonra çevredeki tüm canlıları Var kılsın. Evet, Evet! Onlara yaşama hakkı versin. Ey insan oğlu! Bu öyle bir amaç olsun ki tıpkı bir mıknatısın demir parçalarını kendine çekmesi gibi herkesi sevgiyle kucaklasın, hepsini yakınımız yapsın! Düşündüren paylaşım için teşekkür ederim...