Halı Tezgahında Yapay Zeka Motifi Dokuyabilir Miyiz?

Halı Tezgahında Yapay Zeka Motifi Dokuyabilir Miyiz?

Az önce ulusal yapay zeka stratejisinin tanıtım videosunu izledim. İşin püf noktasının keşfedilmiş olması beni çok heyecanlandırdı.

Yapay zeka dünyası kim ne derse desin aslında biraz da show işidir. Niye mi?

Bir teknolojinin geliştirilmesi için yatırımcılara ihtiyaç vardır. Yatırımcılar ikna edilmelidir. Geliştirilen bir teknolojinin ikna edilen yatırımcılara karlı bir geri dönüşünün sağlanması için alıcılara gerek vardır. Müstakbel müşterilerin ikna edilmesi gerekir. Yapay zeka stratejisinin politik ayağında ise ikna edilmesi gereken aslında seçmendir. İkna ise en güzel böyle showlarla olur. Bu aslında bir bakıma pazarlama sanatıdır. Elon Musk, Steve Jobs ve daha birçokları işin show kısmını çözmüş örnekler mesela. Kendini sonradan doğaya adayan Bill Gates bile:)

Roszak'ın güzel bir kitabı var ve şükür ki teknoloji sayesinde tek kelime İspanyolca bilmesem de ulaşabildiğim İspanyolca versiyonunu okuma şansım oldu. Roszak diyor ki yapay zeka denince halkın zihninde uyanan bilgisayar ve internettir daha çok. Bilgisayar savaşta ateşlenen bir füzenin nereye düşeceğini doğru şekilde hesaplayabilmek için yaratılmıştı. İnternet de olası bir savaşta nükleer silahların kullanılması gibi kritik bir stratejide istihbarat hatları saldırıya uğrarsa hiç kopmayacak bir iletişim ağına sahip olmak için geliştirilmişti. Roszak bu bilgileri sürdürür, teknoloji sürecini politikaya, topluma ve bireye yönlendirerek kitap boyunca bir çok şüphe yeşermesini sağlar.

Teknoloji en çok askeri alanda yatırımcı çekti. Aslına bakarsanız hala öyle. Bence bunun en temel nedeni ihtiyaçlar değildi. İkna edilmişlerdi. Kolaylıkla. Yatırım geldikçe vaatler tutuldu ya da tutulmak zorunda kaldı.

Teknolojinin geliştirilmesi ve kullanılması birçok paradoks barındırır. Geliştirilmesine ihtiyaç olduğunu düşünür, başarırsak çok kazançlı çıkacağımıza inanır ve biz yapmazsak başkaları bizden önce yapacak diye endişeleniriz. İkna edilmişizdir. Geriye dönüp bakınca, aslında bilgisayar ya da interneti yaratmak yerine asıl yapılması gereken tek şey vardı: Barışmak!

Barışmadık. Ve barışmayacağız. Gerçekten de biz yapmazsak başkaları yapacak ve onlardan almak zorunda kalacağız. Bize vermeye razı oldukları kadarını. Sanayi devrimine ne kadar kapılar kapansa da el işçiliği kutsal kabul edilse de global ve dışa dönük bir sisteminiz varsa gerçek ya da yapay ihtiyaçlar denizine kapılır ve boğulursunuz. Yapay zeka da sanayi devriminin modern versiyonu olarak düşünülebilir. Türkiye'nin sanayi devrimine kıyasla yapay zeka alanında daha hızlı ve verimli bir yol izlemeyi düşünmesi global açıdan yerinde. Çünkü çok değil birkaç yıl önce yapay zeka alanında tez yazmak istediğimde çok az destek bulmuştum. Türkiye'nin gündeminde değildi. Neyse ki hakkında tez yazılacak öncelikli şeylerin dünya gündeminden seçilmesi gerektiğini düşünüyordum. Tezi tamamlamak için sabırsızlansam da konu o kadar geniş ve çok fazla araştırma isteyen derin kuyularla dolu ki. Sevdiğim kuyular hepsi.. Felsefe, ekonomi, iktisat, nöroloji, psikoloji, iş hukuku, ticaret hukuku, siyaset ve daha neler neler, hatta mitoloji ve din tarihi:)

Konu bu kadar derinken yapay zekayı geliştirmeliyiz çünkü çok kar edeceğiz hiç mantıklı bir yaklaşım değil, benden söylemesi. Tanıtım sonrasındaki çoğu söyleşide peki ya işsizlik ne olacak denmişti. Bu soru şirketlerin, üniversitelerin ya da ar-ge laborantlarının çok önemsemesi gerekmeyen, ahlaki ikilem açısından Nobert'i bile düşündüren işin felsefi kısmı gibi kalabilir. Ama siyasetçiler için kesinlikle çok önemli. Çünkü işsizlik demek muhalefet demektir. Hatta adını hatırlayamadığım ama ABD'li olduğunu tahmin ettiğim bir siyasetçi bizim iki düşmanımız var: biri dışarıdaki Rusya, diğeri içerideki işçi sınıfı demişti.

Çoğu iyimserler, yapay zeka birçok iş kolunu silecek ama yeni işler yaratacak diyor. Yani diyorlar ki ofiste başvuruları listeleyen bir sekreterseniz, işinizi kaybedecekseniz ve yapay zekanın yeni açtığı mesela veri sorumlusu işine geçeceksiniz? Sadece bir lisans programı, sonrasında yüksek lisans ve birkaç yetenek daha geliştirmeniz lazım sadece. Evet gerçek dünya böyle. İşler böyle yürüyecek. Yeni açılan işler sizin mevcut işinizden çok daha fazla vasıf ve bilgi gerektirecek. Ya kendinizi geliştireceksiniz ya da yaşam kalitenizi düşürerek eski işiniz yerine daha çok yorulduğunuz ve daha az kazandığınız, yapay zekanın girmeye tenezzül etmediği alanlara doğru savrulacaksınız.

Sanayi devriminin ilk ve bence en ikonik dönüşümü halı tezgahının otomatikleşmesindedir. Halıları hızla dokuyan bir tezgah geliştirildi. Artık insan çalışmasına gerek yoktu. Teknoloji halıyı duvara asılan bir süs, yere serilen bir örtü olarak değerlendirdi. Ancak halı bir kültürdü. Her desenlerinin bir anlamı vardı. Yıllar alıyordu. Halı dokunan bir evde çoğunlukla huzur da vardı. Çünkü insanların birbiriyle didişecek vakti olmadığı gibi gereksiz bir tartışmayı uzatacak bir can sıkıntısı da olmuyordu. Çünkü halı dokumak bir bakıma terapiydi de. Boş vakitlerin birleşip bir halı olarak karşınızda renklenmesi, sessiz dokunan motiflerin konuşabilmesi. Peki halı tezgahlarından insanlar kovulunca halı dokuyanlar ne yapmış olabilir. Hepsi fabrika şefi mi oldu ya da kalite kontrol memuru mu? Hayır, kimisi devam etti ve el dokuma halı pazarı daha da değerlendi (Hereke'de 4 yıl lise okudum ve halıya dair tek gördüğüm halı dokuma fabrikası önündeki fabrikasyon paspastı:) Ama yine de Hereke halıları çok ünlüdür diye bilir ve inanırım. Çin hukuki haklarını almaya kalkmış olsa bile:)) Kimisi daha yorucu, daha az vasıf gerektiren ve çok daha az kazandıran işler yapmak zorunda kaldı. Kimisi de işsiz öldü.

Hızlı dönüşüm, üretim ve tüketim sisteminin yarattığı o yeni işler sanayileşme sonrasında çoğu insanı fabrikada, insanın yapabileceği ve insanca yaşanmayacak bir hayat sunan sürekli tekrarlanan sıkıcı işlere mahkum etti, çok azını ise mavi yakalıları kontrol eden beyaz yakalılara yükseltti. Kurumsal kölelik ve emeğinin karşılığını alamayacağını bilen çoğu insansa ya çöplerden çok tüketen halkın atıklarını geri dönüştürmek için topluyor (ki bu çoğu beyaz yakalının yaptığı işin geri dönüşüne göre daha verimli ve onurlu bir iştir) ya da ne yazık ki çöpten besleniyor. Sanayi devriminin dönüşümü böyleydi.

Şimdi yapay zekanın yükselişiyle yeni açılacak iş kollarına işsiz kalan milyonların kaçının uygun olacağını hesaplamak için yapay zeka bir algoritmayla değil en ilkel hesap makinesi olan abaküsle bile on ikiden tutturacağınız bir tahmin çıkarabilirsiniz. Sanayi devrimiyle gelen işsizlik oranlarıyla boğuşurken yapay zekayla katlanacak işsizlik oranları "ama çok kar edeceğiz" çerçevesinde karşılık bulamaz. Bahsettiğim kitap 94'lü yıllarda yazılmıştı. Yapay zeka sadece bu çağda değil ortaçağda bile kendine kökler bulabileceğimiz bir dönüşümün özeti.

Yapay zeka aslında insan ve teknolojinin hikayesi. Yaratılan ihtiyaçlar, ihtiyaçların yarattığı teknoloji, teknolojinin yarattığı sorunlar, sorunların yarattığı teknolojik çözümler ve yine en başa.. Döngüden çıkmak mümkün değil. Durmamız gerekiyor. Ama başkalarının koşmaya devam edeceğini biliyoruz. Koşanlar da durmayacağımızı düşünüyor. İletişim konusunda hep geriye gittik, teknoloji aksini gösterse de. Gezegenimiz soluyor, biz havayı temiz tutmak yerine kirli havayı filtreleyecek klimalar geliştiriyoruz. Eskiden de yanlış yapıyorduk, hala yanlış yapmaya devam ediyoruz. Neyse ki yanlış yapmayan bir yapay zeka geliştirmek için artık ulusal bir stratejimiz var:)

Yorumları görmek veya yorum eklemek için oturum açın

Sevda Bora Çınar adlı yazarın diğer makaleleri

Diğer görüntülenenler